Kendi kendine ve belirli bir düzen içerisinde hareket eden bir kürenin üzerinde yaşıyorsanız eğer zamanı durdurabilirsiniz. En azından bu teorik olarak böyle...
İyi geceler sayın dinleyen, hiç kimsenin nereye gittiği bilinmeyen bir gecenin içinde yazıyorum. Biliyorsun insandan öte burası! Her şeyin suskun, her şeyin bağımsız, her şeyin korkusuz, her şeyin koşulsuz, her şeyin özlem, her şeyin sevgi, her şeyin ayrı, herşeyin bitişik yazıldığı yer...
***
Henüz kıta değiştirmeden bir kaç gün önce oturup karşılıklı iki bira içmişlerdi. Kadın güzel ve huzurluydu. Dolunayın oldukça turuncu göründüğü bir akşamüstü, adam yüzünü dönmüş izlerken ayın yükselişini, kadına gösterdi, parmak ucuyla. Emin olmak ister gibi... Aynı rengi, görebilmek güzeldi diye geçirdi içinden adam. Oysa gecenin sürüklediği kaldırım insanlarını da gördüler birlikte. Bir süre sessizlik ve kadının tatlı gülümsemesinin üzerine koyu bir sohbet. Özlem, kaç kişilikti masada bilinmeden...
Zaten en iyi susulacak yer burasıdır. Yakın dursanız da susmak istersiniz. Günün mavisi çoktan solmuştur...
Eğer geceyle ilgili umudunuz hiç kesilmediyse... Ki bu durum şüphesiz adam için böyle olduğu düşüncesiyle;
Adam, önündeki bol soslu tavuk parçalarını bıçakla keserken, gittikçe koyulaşan sohbetin üstüne, hafifçe ürperten serinlik ve geçmiş, tıpkı boyutsuz olan diğer şeyler gibi. Çok geç olmuştu sonra ya da çok erken, bu ayrımı düşünmeden kalabildiği tek yer adamın kadının gözleri, siyah saçları ve oldukça açık tenindeki masum gülümsemesiydi. -huzur, ikinci bir yeri kabul etmeyen duygu; çoğal, büyü- Gülümsedi kadın. Tıpkı ilk kez gülümsediği gibi... Diğerleri gibi ve yanılmıyorsa adam hep bu şekilde gülümseyecekti. Sonra geçmişin yarı karanlık yerinde, loş bir barın orta masasında oturduklarını anımsadı. Sanki anlattığı her şeyi -o gün ki anlattığı heyecanla- anlatıyordu. Gerçekten değişen neydi? Uzun uzun konuştular, tartıştılar, çoğaldılar, azaldılar... Kadın saatine baktı, son bir fırt daha çekmek için sigarasını parmak uçlarıyla kültablasından aldı, dudaklarına götürdü. Aslında geç değildi, hep geç kalınmış bir akşamda değildi...
Kalktılar.
Gecenin geri kalanında ise bir yol vardı... Sokak lambalarının ışığıyla boyanmış kaldırım taşlarının üzerinde uzun bir yürüyüş yapmak, sonunda hiç ayrılmak istemeden, kısacık öptüler birbirlerini.
Belki son bir şey daha, gözlerinde yaşlı bir ruhun yaşadığı zaman farkı vardı... İkisi de arkalarına bakarak birbirinden uzaklaştılar...
K(adına)
Karanlık ve yağmur adına
küresel yaklaşımlar önericileri, tercihen çay içenler alt birimi
" https://www.youtube.com/watch?v=UC9S-YSLFCg "