21 Mayıs 2016 Cumartesi

eğer bir kadını sevdiysen

Eğer bir kadını sevdiysen, eğer bir kadını ölesiye sevdiysen, karanlığın içinde, bakışlarındaki aydınlığa takıldıysa gözlerin ve sarmaş dolaş, nefesi nefesinde dudaklarına değdiyse dudakların, kokusu içine sinerek uyuduysan, yani sevdiysen bir kadını gerçekten, adı düşüncelerinde saklı dolanıp duruyorsa her an, gittiğinde oluşan hissizliğin, anlamlarını yüklediğin kelimelerle anlatamazdın.
Eğer bir kadını sevdiysen, zamanın içinde seni sabırsızca beklettiyse, gülümsediysen söylediklerinin içinde, bazı kelimelerin kifayetini kaybettiğini yeni öğrenmişsen, burnunun ucu sızlıyorsa… Özlemek. Boğazına takılı kalan bir şeyler vardır, ne yutkunabiliyor, ne anlatabiliyorsundur. O orada öylece duruyordur, duru, asi, kalabalık, yorgun, bir o kadar yalnız ve göğsünden başlayıp her bir hücreni içine katarak derinleşen, kanayan o ince sızı ile beklerken sen. Hani bilirsin, kâğıt kesiğine eşdeğer olan o tüm iç organlarını ait olmadıkları yerlerdeymiş gibi ağrıtan ve hiç geçmeyecekmiş gibi gelen o his ile beklerken sen. Eğer bir kadını ölesiye sevdiysen.
Hiç konuşmuyorduk, susarak da anlaşamıyorduk. Sarılarak anlaşabilirdik belki ama o tüm ihtimalleri de alıp yanına, göç etmişti doğru bildiği yarınlara.
Şimdi aramızdaki mesafe dönülmeyecek kadar uzun, dolambaçlı, karmaşık, kalabalık, yorucu ve yakıcı. Eğreti duran sıfatlar içinde anlatılamayacak. Çünkü o hiç benim gözümden görmedi. Hiç uyurken izlemedi mesela beni. Nefes alıp verişim, hiç huzur vermedi ona ya da uyurken elleri ellerimde diye mutluluktan uyuyamadığım hiç olmadı. -İnsanlar uyurken severmiş, en çok birbirlerini- öyle derdi büyükbabam ve o bunu fark edecek kadar bile kalmamıştı aslında, doğru, gitmesi gerekiyordu, yanlış ben.
Umursamamalıydı, içimde birikenleri kirlenmiş gibi atmak içimden arsızca yeni bedenlerle sorumsuzca en kolayıydı. Ben beceremedim, bana göre değildi, sevmiştim. Bu yüzden içimde sanki hiç var olmamış, sanki öyle sarılmamış, öyle gülmemiş, öyle kızmamış, öyle sevmemiş, sanki hiç tanışmamış gibi yaptım. Bir yabancıydı, bir gün yolumuzun birbirimizin farkında olmadan kesişeceği. Ona kızgın değildim. Çokça özlüyordum. Biraz da kafamın içini kemiriyordu, ara ara artan baş ağrılarım hep bundan. Çünkü kafamın içinde sarılmak ona biraz zor oluyordu. Zoruma gitmiyordu, kırılıyordum, hüzünleniyordum, daha çok özlüyordum, çok uzaktayız deyip birbirimize, yanında huyunu, suyunu, kokusunu yeniden öğrenmeye çalıştığı bir adamla uyanacak olma ihtimali geliyordu aklıma, bir güzel sövüyorum gelmişine gittiğine, nefretten değil. Ama en çok gittiğine sövüyordum. Aslında iyi ki de gitti, çünkü kalsaydı,
onunla bir rakı masasında bu ülkeyi kurtarma ihtimalimizi bile sevebilirdim.

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...