16 Şubat 2014 Pazar

Geç Olmadan

İnceden yağmur yağıyor.
Ben ağlıyorum, sensizlik yokluğuna.
Gece daha derin artık,
Vakit uzatmıyor güzünü aydınlığa
Elimde şarap şişesi,
Her gece olduğu gibi.
Bardağa boşaltıyorum, kan rengi.
Uzadıkça, uzaklaşan yokluğun.
Sigara üstüne sigara yakıyorum.
Geçmiyor hasretin, geçmiyor...
Ne çok sevenin varmış senin,
Oysa paylaşmayı hiç sevemedim.
Öyle derin ki gece,
Yağmurları birikiyor kaldırımlarda.
Sırılsıklam sokaklar, kipriklerimin altı gibi.
Gelmeyeceksin biliyorum,
Ben şiirlerimde seni anlatacağım,
Sen dudaklarında başka ismi zikredeceksin.
İstemezsin bu aşkı, göremezsin beni.
Ama bak yüreğime,
Bak gör beni, nasıl masum sevgi.
Tut elimden, sar bedenimi.
Son gördüğümde sarıldığın gibi,
Ben sensiz olamam.
Sen görmezsin, ben ne halledeyim.
Gel bekletme,
Çok geç olmadan.

Kimi Zaman

Gitmeyi bileceksin kimi zaman...
Bilirim;
Yolculukların en zor yanı özlemdir.
İlkleri yaşayacaksın her zaman,
İliklerine varana dek.
Başucundaki kitapları toplayacaksın,
Alıntılar yapacaksın içlerinden.
Son oyununu oynayacaksın resmiyetinin.
Son kez kaldırımlarına çıkacaksın şehrin.
Yalanlar söylemeye başlayacaksın,
En büyük yalanın 'kalmak' olacak.
Cesaretini önüne katıp,
Yara aldığın herkesten, hakkını alacaksın.
Ardına bakmadan yürüyeceksin,
Korkmadan.
Son bir defa hüznü koklayacaksın,
Ayrılırken duraktan.
Bıraktığın hüznü, acıttığın bedenlerdeki.
Gidenler, senden güçlü değillerdi...
Son giden olacaksın içinde,
Son seven, son terk eden.
Bir daha gelmemek üzere...
Ve giderken söyleyeceksin,
Kimi zaman çok geç kalmadan,
Sevdiğini bir kerede.

10 Şubat 2014 Pazartesi

Sil Baştan

Işıklar söner,
           sahne kapanır.
Gece yıldızları izlersin bir anda.
Sonra gün
        doğar yeniden
Yeni bir gün,
          yeni bir hayat başlar.
Giden yine gider
                 ardına bakmadan.
Acılar sıfırlanıp
          yeniden başlar,
Sil baştan.
Unuttun sanırım, kelimeler yetmez bazen. 
Yazsan iyi gelir. Okuduktan sonra, 
Gözlerini gözlerime çevir ve dudaklarımı oku!

Oyun

Her giden çok şey çalmıştır,
Gidenlerden korkuyorsun sen.
Gider diye korkuyorsun sevecekken...
Peki ya sordun mu?
Ya sen gidersen.
Ya ben seni sevecekken,
Sen gidersen?
Bırak kapa gözlerini.
Karanlığın, kendi karanlığın.
İçinde düşün;
Kim kaybeden,
Kim kuşku duymadan seven?
Ben sana gitmeye gelseydim eğer,
Sevgi bunun neresinde söyle.
Gideceğim diyeceksem,
Gideceğiz demem doğru olur.
Çünkü artık,
Gitmelerim, susmalarım, sevmelerim sen.
Sen söyle giderken ne alalım yanımıza,
Sarılırken üşümeyelim diye,
Bir şal mesela...
Beraber gün doğumunu izlerken
                             üstümüze örtebileceğimiz.
Ve perde iner diye,
Başlamışken hayata.
Bilmiyordum ki aşkı bu kadar güzel
                                       Sahneleyebileceğimizi.
Başrolde sen ve ben.
Seyirciler gece ve gündüz.
'Aşk' oyunun adı.
Biz böylece birlikteyiz,
Alkışlar gelir,
Selam verip,
Sarılırız.
Perde kapanır.
Yine de birlikte miyiz?

Hala Bekliyor Gibi

Kim istemez kalbini tek parça
                       teslim etmeye ellerine
Ellerin sarsa, saklasa kalbimi
                                yüreğinle...
Bilir misin?
Gitmeyeceğim diyenler, erken giderlermiş.
Aslında; En çabuk vazgeçenler...
Korkudur bunun sonucu,
Korkar, utanırsın artık her şeyden,
                                      Her sevgiden.
Ve en küçük yalan gelir arkasında;
            'Ben seni sevdim'
Fakat bensiz daha mutlu olursun...
Şimdi sen söyle;
Ya, al tut ellerimi...
Ama,
Gitmeyeceğinin garantisi nerede?

Sadece İkimiz Arasında

Duyur sesini bir kez de,
Madem diyebiliyorsun 'seni seviyorum'
Gör şu yalın ayak,
Aşk girdabında yolunu kaybetmiş adamı.
Konuş, sev, hisset...
Al aklımı, ver inancını.
Bırak mevsimler yerinde,
Uzat sımsıkı yüreğini,
Tutsun sımsıcak ellerinde.
Korusun, kollasın...
'Seni seviyorum' derken,
Gözlerinde susmasın.
Öyle bir konuş, 
Avazın çıktığı kadar bağır.
Gözlerimi, alamıyorum gözlerinden,
Nicedir.
Ruhum, bedeninde ölümlü,
Döndür beni yaşamaya,
Sessiz çığlıklarında.

9 Şubat 2014 Pazar

Ben seni sen olduğumdan
Seni bana beni hatırlattığından
Ve en güzel aşkım, sevgim
Sen olduğundan sevdim.

8 Şubat 2014 Cumartesi

Hoşgeldin Umut

Yalnızlığımın resmini mavi boyadım bugün.
Çiçekler başını gökyüzüne uzatmış bakıyorlar,
Uçurtmalar bulutlarda, ne kadar güzel,
Gülümseyen çocukların, ellerinde ki ipleriyle...
Aklımın takılı kaldığı düşler,
Bir parça kışı özler, bir parça kışa aittirler.
Ve bardaktan boşalırcasına, hızla dökülen ümitler.
Hoşgeldin bahar, taze çayım var.
Dumanı üstünde, hasret kokan.
Bi kahve istersin belki, gel otur köşeye,
Kahverengi üstüne hasır iskemle.
Umut bir fakirin ekmeği kadar,
Umut yıllanmış bir şarap gibi.
Özlüyorum, hava da hafiften bir esinti,
Uçurtmalar, gökyüzünde rengarenk,
Boyansın, uzat ellerini.
Umut; çocukların gözlerinde,
Umut; çocukların yüzlerinde,
Mutluluk var, adımları yeryüzünde.
Unut yüzünde ki gülümseme, çoktan kaybolmuş
Aklın hüznün boynuna eşarp olmuş
Ne arayan ne de soran var, unut.
Bu mevsim güneş çok güzel doğmuş.


2 Şubat 2014 Pazar

İtirazım Var

     Sesinizi çıkartın, elinizin değdiği her şey size bir kez ait olmuştur. Vazgeçmeyi küçükken öğrettiler, yenisini alırız diye. Yenisi değil size ait olanı alın her zaman. 'İtirazım var' diyebilin. İçinizde ki çocuk ağlamadan önce sesinizi çıkartın.
     Bu gece en iyi elbiselerinizi giyin. Erkekseniz gri bir kot üstüne siyah bir tişört gri bir yelek. Hava soğuk olacaktır ne de olsa kış, deri mont iyi bir tamamlayıcı olabilir. Eğer kadınsanız, kırmızı bir elbise yeterli çekicilikte olacaktır. Hafif bir makyaj ve düzlenmiş saçınız, üstünüze de siyah bir ceket, iyi bir tamamlayıcı olabilir. Topuklu ayakkabı giymeyi ihmal etmeyin. Rengi ruhunuzu yansıtsın ve küçük bir çanta içinde makyaj tazelemek için; ruj ve pudra ayrıca bir paket slim sigara ve zippo olsun yeterli. Yalnız çıkın, kimseye haber vermeden, iki bira içmek için, serbetçiotundan yapılmış. İki, üç, dört duruma göre devam edin. Kendinizi kısıtlamayın. Damsız alınmayan yerlere gidin eğer erkekseniz. Yürürken sokakta bir sigara yakın, ateşi karşınızdan gelen birinden isteyerek. Bir şarkı dolayın, gideceğiniz yere gelene kadar dilinize, eskiden kalma. Kulakların alışkanlığını yitirdiği. Yavaş adımlarla ilerleyin, arabaların egzoz seslerini, etrafınızda ki kafelerin müzik seslerini, yanınızdan geçen insanların ayak seslerini, seyyar satıcıların satış naralarını, dikkatle dinleyin. Bir köşede bulduğunuz ilk yerde yarım kokareç yiyin (sevmediğinizi düşünüyorsanız köfte ya da sucuk ekmekte olabilir) aç gezmeyin.
     Sonra, gözünüze kestirdiğiniz ilk barın kapısına yönelin, sakince. Sanki ayaklarınız hiç girmek istemiyormuş gibi içeriye, hafif cool bir havayla kapıda bekleyen korumalara selam vermeyi unutmadan içeri geçin, hiç bozmadan yürüyüşünüzü bara geçin ve bir bira söyleyin en soğuğundan, ilk birayı en soğuğundan için. Sonrası için ısısı fark etmez. Ama ilkini, soğuk söyleyin ki kalbinizi durduracak soğuklukta insin midenize ve hafif acı tadı dolsun ağzınıza hızla akarken. Etrafınıza bakın kaçamak ve idealist bakışlarla. Gecenin sadece size ait olacağı hissini vererek, yalnız kalabileceğinizi ve kimseyi umursamadığınızı göstererek. Elbette buna aldırış etmeyen insanlar olacak, sizinle tanışmak isteyen birileri. Bir bardak içki teklifi gelirse hayır demeyin, için ve bittiğinde bardağınız ikincisine müsade etmeden kalkın, başka bir mekanı gözlemeye gidin. Ta ki sabahın ilk ışıklarını görene kadar yüzünüz ya da rahat kaldığınızı anladığınız ana kadar.
     Kendinizi iyice dinlediğine inandığınız an dışarı çıkın ve kalabalığa bağırın avazınız çıktığı kadar. 'İtirazım var!' diye.
     Sonra gidin evinize, uyuyun, mutlu bir gülümseme yüzünüzde.

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...