18 Eylül 2016 Pazar

Sıkıcı Şeylerin Işığında

Yavaşça kapının kilidine anahtarını soktu, kendine doğru kapının kulpunu çekip anahtarı aynı anda sola çevirdi, kapıyı açtı ve içeri girdi. Çok yavaş hareketlerle botlarının bağlarını çözdü, bir süre hareketsiz kaldı, aralık duran kapıyı itti, montunu çıkartmamıştı henüz. Mutfağa yöneldi. Aç olduğunu hissetti. En son ne zaman bir şeyler yediğini hatırlamaya çalıştı, sabah yediği peynirin tadını ağzında hissetti, “yanılmıyorsam kahvaltı etmiştim” dedi.
Günlerdir yağan yağmura esir olmuş bir kentin karanlık ve soğuk bir akşamında, gittikçe uzayan, tıpkı yağmur gibi uzayan uykusuzluğun ardında, yorgundu “evde yiyecek hiç bir şey kalmamış” diye düşündü.
Tüm bu sıkıcı düşüncelerin ışığında, “çıkıp yiyecek bir şeyler alsam mı?” diye düşünürken “sıradan bir kürenin üzerinde uzanan tüm yolların büküldüğü, zaman içinde ve aynı şekilde tüm yolculukların da büküldüğünü, aslında gidebileceği en yakın mesafenin en uzak mesafe de olabileceğini” düşünmeye başladı.
Başını pencereye doğru kaldırdı. Hafiften perdeyi araladı, balkon kapısını açtı ve kareli masa örtüsünün üzerinde ki kırmızı sigara paketine uzandı, içinden bir sigara aldı, yaktı. “Çay var mıydı?” diye düşündü. Gülümsedi, bir düşünceye sahip olabilmenin güzelliği gülümsetmişti.
Sokağa baktı. Kaldırımda yağmurdan kaçışan insanları izlerken, kaldırımın üzerindeki çınar ağacı eski bir sevgiliyi anımsattı.
Çok zaman geçmiş olmalıydı. Şimdi şişmanlamış olabilirdi. Gözaltları sarkmış, bunu belli etmemek için daha koyu makyaj yapıyor olabilirdi. Eskiden diğerlerine göre oldukça zayıftı, yüzü, yüzü sabah uyandığında, geceden kalma bir rüyanın içindeki kadar belirsiz gelmişti.
Yerinden doğrulma isteği hissettiğinde balkondaki yeşil koltuğa ne zaman oturmuş olduğunun farkında bile değildi. Kül tablasına yerleştirdiği sigaranın sarı filtresi çoktan kararmış ve masanın üstüne düşmüştü. Hatırladığı bir iki derin fırt çektiğiydi, hepsi bu.
Yerinden kalktı, dışarı baktığında yağmur çoktan dinmişti. Buzdolabının kapağını açtığında içerisini saran sarı ışığın derin bir boşluğu aydınlattığını fark etti. Tanıdık gelmişti bu görüntü. Balkonun kapısını kapattı, botlarının bağcıklarını bağladı, tek sefer kapıyı kilitledi ve yiyecek bir şeyler almak için evden çıktı.

Yağmur aynı hızla devam ediyordu. 

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...