Titriyordum sabaha karşı, son nota zorla bastığım -mi- sesi
ve iki kelime
Ah kadın “ellerinden öpüyorum”, neredeydin daha önce, bir
şarkı söyle bana
Bir sahil kasabasının orta yerinde, yüzüne doğan güneş,
yasadışı bir güzellik göstergesi
Muhtaç olduğum duyguları esirgeme benden, anarken seni
altıncı cadde üzerinde
Yeşil bir kadın, taze, mavi bir ten, tutkulu, kahverengi bir
duruş, asi
Şehre adınla giriliyordu sanki, gerçek mutluluk bir kuşun
kanadında
Bir günün doğuşundayım şimdi, seni güzel olan her
kelimeliyle andıkça
İçtiğim Fransız şarabı değildir, öğrencilik yıllarının 5
liralık it öldüreni
Sonra tutup her kadını sarhoşluğumda sana tamamlıyorum,
biraz şiir ve şairim
Bütün şehir şiir kokuyor, ben sana ağlıyorum, şehir seni ağlıyor,
masum
Yeryüzüne hayal kırıntılarımı bırakıyorum, hayal karışıyor,
yüzün gözlerimin önünde
Son gördüğüm haliyle, biraz solgun, biraz kirli, biraz
bulanık, yine de gülümsüyor
Uzatıyorum ayaklarımı banktan öteye, çimlere sarılıyor
ayakkabılarım, biraz soğuk
Kelebekler uyanmadığına göre kış gelmiş, demek soğuk olması
bu yüzden
Ömrün saçların kadar güzel olsun kadın, ah bir de ellerim
sahibi olabilseydi
Gecenin soğuk köşelerinde bir duraksama, kalkma vakti geldi,
paragraflar altında
Seni Tanrı’yla baş başa bir kez daha andım, sanki umutlarım
yeniden toplandı
Bir hüznün mutluluğa ermesi bu, göklere açılan avuç içinin
yakarması,
Pembe bir yalnızlığın, mutluluğu bulamadığı her figürle
yeniden konuşması
Güneş solgun, ince gülümsemesiyle ısıtmaya çalışırken, son
tango, Scent
of a Woman