10 Kasım 2013 Pazar

Gecenin Sabaha Armağanı

     Hiçbir şey uykusuzluk kadar zor değildi. Sanki tüm gezegen terkedilmişcesine yalnız hissediyor insan kendini. Unutmak istediğin ne varsa, hani zamanla geçer dedikleri var ya. İşte! Geçmiyor, anlıyor insan. Geceyi bir kez geçirdiğinde yalnız. Yürek ister unutmak, zaman avutmak için kendince bulunmuş bahanedir. Hatıralar unutulmaz. Yaşanılan en güzel şeydir onlar. En zor olanı da nedir biliyor musun? İnsanın kendi kendine teselli etmek zorunda kalması. Bütün gece canının çok yanmasına rağmen, bir de üstelik umursamıyormuş gibi yapmak zorunda kaldığından, kendinden nefret etmene neden artık zaman.
     Mutluluk mu dediniz... Sizi duyabiliyorum. "Neden mutlu olmamak için çabalıyorsun" diyorsunuz. Haklısınız. Mutluluk, sekiz harften oluşan bir aldanışken. Mutluluk, bir kibrit çöpüdür ne kadar yanarsa. İşin kötü yanı belki de bundan bir kaç yıl sonra bu yaptıklarımdan pişman olacağım. Sanmıyorum ama, birini aklından silebilir ama onu kalbinden atmak başka hikayedir dosttum. Her şey, herkes olabilirsin ama bu durumdan kurtulamaz insan. Yaşayacak son günün bile olsa, onunla geçirmek istersin onuda.
      İhtiyacım olan tek şey 'aşk' evet. Acıttığının ne kadar farkında olsam da vazgeçemiyorum. Hayal kurmaktan bile. Hep yapılması gereken çok şey olduğunun farkındayım bende. Yine de hiçbir şey yapmak geliyor içimden. Seni düşünmekten başka bir şey yaptığım yok. Gerçekten neler yapıyorsun son zamanlarda. Yaşadıklarını bilmiyorum ama yaşayacaklarına yine ortak olmak isterim... Nasıl sevdiysem, öyle kaldın sen. Bilirsin herkes aynı sevmez. Kimi gururunun yettiği kadar, kimisi de ömrünün yettiği kadar... Neyine bağlandım gerçekten bu kadar. Beni ağlatan sözlerine mi? Yoksa benim olmayan kalbine mi? Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer, oturup saymazdım eski yanlışlarımı, rahat bırakırdım yüreğimi. Bağırsam duyar mısın beni? Haykırsam? Nasılsa duymazsın... İçimde cesetler ve daha ölmemişler var. Eskisi gibi değilim ama bir mesajınla hiç bir şey değişmez yani. Geçmişi değiştiremeyiz biliyoruz ikimizde fakat gelecek daima elimizde. Hatırla demiyorum geçmişi de, unutamazsın zaten kolay kolay. Beni iyi hissettiren insanlar bağımlılık yapıyor bende. Sana bir sır vereyim mi? Senden vazgeçtiğim gün, bana aşık olacaksın. Sana şiirler, hikayeler yazan bu adama. Kendini kandırmak işte böyle. Ne tuhaf değil mi? İnsan bir kez geliyor şu dünyaya... Ama başka birisi alıp dünyasını yıkıveriyor bir anda. Verilebilecek en güzel cezayı veriyor bir de üstelik; 'görmezden gelmek'. Bilirim en iyi arkadaşını kaybetmek, hayatı kaybetmek gibidir. Fakat, insan meyvenin çekirdeğini içinde taşıması gibi ölümü de içinde taşımaktadır. Elimden bir şey gelmiyor deme! Avuçlarında ne dualar gizli. Unutma! Tanrı baş edemeyeceği şeyler vermez insana. İnsan bir kuyuya düştüğünde, itenin ne önemi var ki? Onu en çabuk dibe götüren kendi ağırlığıdır oysa.
     Ve ben; bir şeyleri özlediğimi hissetmiyor olmak istedim. Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım. Ne kadar yazsam da yazayım, beni anlayacağın kadar anlayacaksın. Bana dünyada en çok neyi sevdiğimi sorsalar, seni diyecektim... Ne kadar kaçmak, uzaklaşmak arzusu ile dolu olsam da o kadar da bağlanmak, kalmak, bağdaş kurup oturmak istiyorum. Çünkü yüreğinde hissedersen, mesafe yoktur.
     Ve seninleyken, daha iyi biriymişim gibi hissettim. Daha mutlu. Daha az yalnız. Daha az kimsesiz. Sende öyleydin o zamanlar. İnanmıştım. Devam ettim mutlu olmaya. Senin bir havan vardı. Güzel olan. Sen, inanmak istemiştin mutlu olduğuma, sevdiğime. İnandırdım, zarar geldiğinde gün bize. İnandırdıklarımın beni daha çok yaralayacağını bilmeden. Gerçekten saftı duygularım. Gümüş renkli altın kadar saftı. Üstüne susmalarının verdiği yorgunlukta eklenince bir gün. Ben seni kaybettim. Sen kendini. Sonra hayatını. Sonra en sevdiğin insanı. Sonra değişmeyi. Sonra. Sonra. Birbirini tanımayan, sadece saygı duyduğunu hissettiğin iki insan olana kadar öylece devam etti. İkimizde yaralıyız. Benim yaralarımın çözümü yıllar sonra düzelir gibi hissetsem de senin yaranın yanında. Yine de konuşmak zorunda hissediyorum, yazmak zorunda her nefes alışımda, her kağıt tutuşumda. Üzgün olduğunu sanma ki hissetmiyorum. Kızma yineliyorum. Kızma. Aklımdan atamıyorum. Kızma bana, bak ne kadar çaresizim. Sana her aşık olduğumu anlattığımda...

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...