21 Haziran 2013 Cuma

Soğuk Bir Gece

Yaşamının sadece gazete sayfalarında ki üçüncü sınıf haberler gibi sıradan olduğunu düşünüyordu. Hiç sevmemiş gibiydi, yaşıtlarına oranla daha iri görünüyordu. Sakalları yirmi üç yaşında beyazlamaya başlamıştı. Bira içmeyi sevmezdi skoç viski tek favorisiydi. Her akşam aynı bara gider aynı köşeye oturur ve gözlerini bütün gece ayırmazdı televizyondan. Birbirinden saçma programlar eşliğinde dört duble viskisini kısa aralıklarla yudumlar kalkardı yerinden. Fötr şapkasını hiç çıkartmazdı başından. Kirden rengi değişmişti onca yıl. Gri bir takım elbise ve üstünde hiç değişmeyen uzun bir parduseyle gezerdi. Koca burnu ve iri gözleriyle korkunç görünüyordu. Sakallarını hep sinek kaydı yapardı. Sanki beyazlıklarını saklıyor gibiydi. Hiç bıyık bırakmamıştı, uzun saçlı da olmamıştı. Yıllardır yapmaktan zevk aldığı tek şey kaldırım taşlarını saymaktı eve yürürken. Yine soğuk bir gece, dışarıdaki tipi haberlerini aldırmadan üstünü giyinmiş her akşam olduğu gibi viskisini içmeye çıkmıştı yalnız yaşadığı tek odalı geniş evinden. Bu gece kaldırım taşlarını saymanın zor olduğunu görüyordu, yinede karın dolduramadığı yerlerden zorda olsa görünen kaldırım taşlarını inatla saymaya çalışıyordu. Barın kapısına kadar hiç sıkılmadan sayarak gelmişti. Pardusesini çıkardı vestiyere teslim etti. Yağan tipiden dolayı biraz ıslak olduğu ve viskisini bitirene kadar kurutulması söyledi suratına bile bakmadığı vestiyerdeki kıza. Kızın cevabını dinlemeden oturduğu köşesine yöneldi ve viskisini istedi. Yüzünü yine televizyonun olduğu yöne çevirmiş içmeye başlamıştı. Son viski kadehi elinin altına gelmişken, başını ilk kez farklı bir yöne çevirdi. Vestiyerde ki kıza yönelttiği bakışlarında korkutucu bir sertlik vardı. Kız çok geç olmadan bakışların üzerinde ki etkisinin farkına varmıştı. Kızın bakışlarını ona doğru çevirdiğini görüce çirkin yüzünü yine televizyona döndürmüştü. Sessizdi. Kimse yoktu bu gece barda. Tipi haberlerinin en kötü yanı buydu. Boş gecen ve müziğin sesinin kısıldığı barların sayısı artardı. Şehirde kış ciddi bir sorundu aslında. Çoğu işletmeci bu yüzden kapatmıştı mekanlarını. Ayakta kalanlardan biri olan bu barda tam kırk bir senesini geçirmişti. Hiç şehirden ayrılmamıştı bu yaşına kadar. Farklı yerler görmeyi hep istemişti ama sıkıcı buluyordu değişim denen olguyu. Onun ihtiyacı olan tek şey skoç viski, evden bara kadar olan kaldırım taşları ve bar sandalyesi idi. Yabancılık çekmediği yerde mutlu oluyordu yalnız bir mutluluk. Hiç evlenmemişti. Yatak arkadaşlıkları bu yüzden fazlaydı. Kaç kişiyle birlikte olduğunu hatırlamayacak derecede çoktu. Her zaman yattığı kadınların parasını öderdi. Onlar fahişe olmasa bile bunu yapardı. Nedenini kimse bilmezdi. Sanki kimseye muhtaç olmamak kimsenin hakkını yememek için böyle davranıyor gibiydi. Son bardağı yudumlayıp hesabı bardağın altına bırakmıştı. Bu kez bir farklılık yaratmıştı. Onca yıl hiç bahşiş bırakmadığı yere yirmi papel daha fazla bırakmıştı. Oysa bu paraya üç tane daha içebileceği halde. Mutlu görünüyordu uzun zaman sonra yüzü. Sanki son kez geliyormuş gibi çıkmıştı bara girerken yüzüne onca yıl bakmadığı vestiyerdeki kızın yüzüne bakarak ve ona da on papel bahşiş vererek. Barmen ve vestiyerde ki kız alışık olmadığı bu duruma şaşkın gözlerle bakmıştı. Hiç konuşmadan sessizce kapı gıcırtısıyla soğuk şehre yönelmişti. Sol tarafa doğru attığı adımını birden sağa doğru çevirdi. Evine yönelen ayakları şimdi neden yıllardır belki yürümediği tarafa doğru yönelmişti. Sakin adımlarla yürüyordu kaldırım taşlarına aldırış etmeden. Pardusesinin yakasını yüzüne doğru kaldırmıştı. Üşüyor gibi görünüyordu elleri cebinde olmasa titrediği belli olurdu. Hava bu yıl daha bir soğuktu ve tipi saatlerdir hiç hızını kesmemişti. Bu havada nereye gidiyordu böyle. Bu gece olağan dışı hallerinin nedeni neydi. Arkasından yine gelmeye devam ediyordum bende. Hiç benim onu takip ettiğimi düşünmüşmüydü acaba. Fark etseydi döner sorardı kesin bu zamana kadar böyle bir şeyin farkında olmamasının mümkünatı yoktu. Hatta bir kaç kez konuştuğumuz için bunu sorması zor değildi. Hiç sigara içtiğini görmemiştim. Büfenin önünde durup bir paket Pallmall isteyene kadar bu durumu normal karşılamazdım. Bir kibrit çakıp sol cebinden çıkartıp titreyen elinin içinde sigarasını unutulmuş bir şekilde yıllar öncesini andırır bir halde ateşledi. Derin bir nefes alıp soğuk geceye büyük bir duman bıraktı, yürümeye devam ederken. Bir nefes daha aldıktan sonra hafiften bir öksürük tuttu ve sigaranın kalan kısmını öylece karın üzerine attı. Simsiyah bir leke bırakmıştı izmariti kaldırımın üzerinde sokak lambasının parlak bir beyazlıkla sergilediği karı. Bir şeyler mırıldanmaya başladı epey uzak olduğum için fazla anlaşılır değildi söylediği ama mimikleri ve sesinin tınısı şarkı söylediğini belli ediyordu. Keyfinin yerinde olmasına sevinmiştim bu gece onu izlerken. Yıllardır gördüğüm resmiyeti ve sert hali bir anda gözlerimin önüne mutlu, sevecen bir adamış gibi geldi. Duraksadı. Durdum bende. Arkasını dönecek gibi tam başını çevirmek üzereyken olduğu yerde düştü yabancı bir kaldırım üzerine üşümüş ama sıcak bedeni. Koşarak yanına gittim. Elimi beline doladım kaldırmak için düşen bedenini, gözlerimin içine baktı. Gözlerini ilk kez bu kadar yakından görüyordum. Eşi olmayan bir parlaklık ve canlılık vardı yaşına rağmen. Dudakları hafif bir tebessüm içinde bana bir şeyler söylemek istercesine titredi. Sadece soğuk havanın bıraktığı bir buhar çıkmıştı aralanan dudaklarından. Titriyordu bedeni kapanırken gözleri. 

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...