24 Ağustos 2017 Perşembe

Zaman

Küçüğüm, sana hayatın iyiye doğru gideceğini söyleyebilmeyi isterdim, ama gitmeyecek. 
Durum şu ki, iyiye doğru gitmesi gereken sensin, hayattan bekleme bunu. 
Hayatı kişiselleştirme sakın, ondan hiçbir şey bekleyemezsin.
Nehrin seni yıkamasını beklemediğin gibi.



2015 yılı resmi kayıtlarına göre bu şehirde tam olarak beş milyon iki yüz yetmiş bir bin kişi yaşıyor. Bana sorarsan bu sayı yedi milyona yakın. Ama konumuz bu değil. Seni bu şehirde bulma ihtimalimin beş milyon iki yüz yetmiş bin kişide bir ve ortalama bir insan ömrünün altmış yıl olduğunu ele alırsak. Yani onbir bin altıyüz seksen sekiz günlük kalan ömrümde günde yaklaşık dörtyüz elli yüz görmem gerekiyor ki otuz iki yıl içinde seni bulabileyim. Kaldı ki bu da çok uzak bir ihtimal, çünkü altmış yıl içinde ikimizden biri ölmüş olabilir. Bu şehri terk etmek zorunda kalabilir. Dahası altmış yıl sonra bu gözlere, bu kalbe, bu bedene sahip olamayacağım. Şimdi, asıl konuya gelmek istiyorum. Ben ömrümü seni aramakla değil, seninle geçirmek istiyordum… 

Tüm Renklerin İçinde Yaşam

Şehrin ayakaltı olmayan, turistik sayılmayan, sadece eskimiş ve tedavülden kalkmış köşelerine sığınıyorum bu günlerde... Aslında bir çok insanın yakınlarından geçtiği kaldırımların, sokakların ardına gizlenmiş yerlerde diye bilirim. Yeni tatlar peşinde. İnsan her zaman haz peşindedir. Kâh keyifli bir kalabalık, kâh sakin bir ortam karşılıyor. Sade ve huzurlu kapıların ardı... Kapılar hep açık olmalı, itildiğinde... Taze kahve kokusu bütün ruhumu sarıyor gerçekten burada.

Son zamanlarda üçüncü dalga kahve dükkanlarının artan modası, yeni yerleri de keşif merakımı beraberinde getiriyor ve bu yolculuğumu seviyorum. Bugün ki durağım Padam Coffee Shop* camekanının ardında kalan yeşilin, içerideki kahverengi hayata vurması, Ankara'nın resmi kaldırımının kenarı ve kahve çekirdeğinin kavruluş hikayesi, tazeliği... İşte! Bir yudum kahve.  

Kahve, kitap ve yazmak üçlüsü daima önemli bir yer oluşturmuştur bende. Bu yüzden artık blogumda gezici yazım mesailerine başlamaya karar verdim. Popüler kültür hem bu tür yazıları seviyor. Düşündüklerim, gördüklerim, söylemek istediklerim ve hissettiklerim bir arada. Burada...

Yaşamak bizim gibiler için yârenlik etmek en çok, anlatılmayanları paylaşmak usul usul. Anlatıyorum... Büyük işleri acelesi olanlar başarsın, benimki; küçük, hatta çoğu insan için önemsiz ve kim bilir değersiz ayrıntıları aktarmaktan, "Bu da mümkün hayatta" demekten ibaret. Dinlemek isterseniz.

Yani, bir bardak kahve, bir lokma tatlı karşılığı... Üstü sizde kalsın.

Güzel müzikler dinleyin, iyi kitaplar okuyun, iyi bir işiniz olsun. İyi bir kadın/adam yanınızda olsun. Sohbet edin. Sinemaya ya da tiyatroya gidin tercihinize göre. Sergilere, konserlere ve akşam yemeklerine katılın. Sizi mutlu eden şeylerle uğraşın. Tadın, konuşun ve dokunun...

Her şeyi üzerinde tutan yerküre bir depremle, bir doğa felaketiyle sizi içine çekmiyorsa halen yaşamaya mecbursunuz ve yaşamı sevin. Cehaletinizi ve çocuksuluğunu sevin. Mahkum etmeyin mutsuzluğa kendinizi.

Görüşmek üzere... Şehrin insanları.


*Adres: Padam Coffee Shop, Atatürk Bulvarı 237/16 Kavaklıdere/Çankaya- ANKARA
  

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...