12 Mart 2019 Salı

Bu Aralar Ne Çalınsa Aklıma Hepsinde Mevzu Sen

Yüzüme vuran rüzgarın serinliğiyle eş zamanlı ortaya çıkmıştı, verandaya sigara içemeye çıktığımda, ağır ağır atıştıran yağmurun tenime vurdukça iyice filizlendirdiği düşüncelerim. Orantısız bir yalnızlık yaşıyorum, son zamanlarımı destekleyen, yaş ortalamamızı yirmi dörde çeken kadının yaşamımdan gitmesi gerektiği gerçeğini basit bir ileti yoluyla belirttiğim dördüncü günün sonuna yaklaştığım, alkolün alyuvarlarımı seyrettiği gecede, aklımdaki her düşünce acıtıyordu...

İnsanız biz, her dokunuşta biraz daha körelen uzuvlarımız var bizim. Ne kadar yaşlansak o kadar cahil (zamana ayak uyduramamak) olmaya mahkum oluyoruz. Ne zaman temas haline geçsek o kadar acımasız olmamıza  rağmen "şimdi ne olacak, zincirlerimizden başka kaybedeceğimiz neyimiz var ki" dedikçe başka bir acının etkisinde kalmış olmamız gerçeği bütün benliğimizi sarmış, basit kelimeleri yerleştirdiğim satırların arasında düşüncelerimi anlatmaya çalışırken, aslında başka bir insanın düşüncelerini anlamaya çalışmaktayım ben.   

Radyoda çalan boktan bir müziğin ve begonya çiçeklerinin kuruduğu odamın ortasında acı, dost, tatlı bir alkol bulantısı içinde, aslında iki koyu kahverengi göz bebeğinde görüntümü görmek oysa nasılda sevindiriyormuş beni... 

Yinede herkesin payına düşen yalnızlığı layığıyla çekmesi lazım. İçime dökülen bir avuç cam kırığı, binlerce cam kırığı içinde kıpkırmızı akan kan, yani ilk acının süresi yüzeyden derinedir ki; sırf bu yüzden önce kan duracak, sonra yaşam devam edebilsin arkasından.

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...