Merhaba,
Mutfağa gittim, ona bir
bardak su dolduruyor düşüncesi aklımı sardı...
Siyah giyen, kırmızı süren, hayat
kokan bir kadındı o. Ölümsüz.
Nasıldım bir aşk mağduru olarak?
Sizin kafanızı
ağrıtmak istemem, anlatarak. Yinede onu bir şekilde kelimelere almak inanın çok
iyi geliyor. Yalnızlığımla ben onu sımsıkı sardık. Öyle bağlandık ki
birbirimize, yokluğu-yalnızlığım-ben üçümüz çok iyi dost olduk. Her yağmur
yağdığında pencerenin önündeki fesleğenlere su verirken gülümsedik birbirimize.
Sonra çay koyduk, devamında yağmuru izleyip iki satır muhabbet etmek için. Üçümüz
çok alıştık birbirimize. Hep ondan söz eder olduk konuşmalarımız da. Konu --gidişine--
geldiğinde üçümüzde sustuk, yüzümüzü başka yöne çevirip gizli gizli ağlıyorduk.
Sonra birimiz, birimiz dönüp anıları dile getiriyordu ve konu tamamen O'nlu
geçen akşamlara, O'nlu gün doğumlarına, O'nlu gün batımlarına geliyordu. İçimizi huzur
kaplıyordu. Onu anmanın neşesi boğazımda ki düğümü biraz olsun çözüyordu
yeniden…
Akşam perdesini
indirmiş, simsiyah olup yıldızlar hakim olduğunda geceye yalnızlığım ve yokluğu uykuya dalıyordu. Sonra ben, başımı tavana dikip ışığının tavandaki dağılışını izliyordum, eşyaların gölgesini izliyordum, sonra
elime telefonu alıp ona yazıp yazmama arasında gidip geliyordum...
Kendi kendime
mırıldanırken, çıldırdığımı düşünüyor, tavukların dört ayaklı olabileceğini
düşünüp gülüyordum. Kafayı yediğimi düşünmeyin sakın ha. Siz benim durumumda
olsaydınız. Hüzünlü müzikler eşliğinde düşlerinizi tekrar tekrar anıp aynı
durumda kalsaydınız. Sigarayı süngerine kadar çekip, parmaklarınızın
sarmamasını seyretseydiniz eminim sizde benim gibi kuzuların nasıl ses
çıkardığını deneye bilirdiniz… Pardon tavuklardan söz ediyordum. Ne fark
eder sonuç olarak. Sonuç yok. Sonuç olsaydı eğer, acının gitmesi gerekirdi.
Acından yoğunlaştıkça hissizleşen bedenin, uyanması gerekirdi. Olmayacak düşlere
amin dememek gerekirdi.
Merhaba tavan. Yine
ben. Bugün nasılsın? Bu sabah geç uyandım iklimimden. Dün gece nerede
kalmıştık. Hatırlıyorsan eğer bende arkadaşlarıma ondan bahsediyordum.
Hatırlamıyorsan da boş ver sohbet edelim. Konumuz uzay olsun, orman olsun,
deniz olsun, gece olsun, "O" olsun.
Ne uykun mu geldi senin? Daha
erken, konuşalım, sıkıldıysan son olsun. Sonra mı? İyilik sağlık, iyi
geceler madem öyle olsun…
İyi geceler.