18 Ekim 2013 Cuma

     Sabahleyin uyanır uyanmaz aklımdaydın. Güneş yoktu. Yağmur sesi mırıldanıyordu kulaklarımda bu kez. Güldüm. Kalktım. Bunu anlatmaya sana geldim. Ne dersin? Bir kere duyursam hele güzelliğini, tadını... Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam. Ne güç şey yabancılık seninle. Ne güç şey... Ölesiye yalnız,ölesiye mesudum ki. İçim kalabalık çekiyor. İnsanları çekiyor bu ara. Bu manasızlığın ortasında önce herkesi, sonra da seni, bilhassa seni düşünüyorum. Şuramda... İşte, şuramda öyle bir şey var ki, beni sıkıyor, anlayamıyorum. Kimseyi, hiçbir şeyi sevmemek için elimi, kolumu sallayarak kendimi derde çağırıyorum. Dünyayı yeniden kederle kuracağım herhalde. Gecenin karanlığı bana o kadar şey düşündürüyor ki, anlam veremiyorum bazen. Hatalarım, pişmanlıklarım, düşüncelerim içinde savaşıp duruyorum. Bir de özlüyorum... Benim özlemim geleceğim sanırım. Baksana bu sessizlik, bu karanlık, bir de sensizlik neler yazdırıyor bana. Öyle şeyler var ki içimde... Bunu ben bile bilmiyorum. İçimde bir şeyler korkutuyor beni. Beynimi tırmalıyor yaşadıklarım. Dünya böyle bütün hızıyla dönerken. Ne kadar yavaş gelse de bize... Yine de gece olduğunda kusura bakma, daha bi özlüyorum seni...

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...