27 Kasım 2016 Pazar

Şimdi saat 19.39
Bir uçak geçiyor.
Radyoda sazın sesi, derinden, dağlamakta, akşam güneşinin üstüne çöken sessizliği…
Hayal gücünü tedarik edebileceğin bir yanılgı payı ayırabilir misin? En büyük buluş “susmak” bazen işte.
Yinede şiir bir yerde bitmemeli, okumadıklarınla dolan her gün aşırı bir sessizlik ardında ifadelerin eksilmesi, yansıtmaları çoğaltacak. Geride adını kimsenin bilmeyeceği defterlerde yazılı şiirler kalacak.
Kime ve neden? Kim yazdı? Kaybolmuş tarihi kim koruyabilir ki…
İçerken bir kadını arama dediler bir gün, ellerindeki telefonları kapatırken yaşlı insanlar. Kuralmış, oturduğumuz meyhanenin masasında. “Kurallara uyup uymama lüksümü çoktan terk ettim” dedim, anlamadılar. “İlla sende kapatacaksın” diye tutturdular. Yoksa bir kadehten öteye gitmezmiş elleri ve bir kadehten öteye gidersen de dil çok söylermiş... Mümkün mü?
Şimdi saat 19.53
Ve senden bir haber, düşüncelerimin soğuk ikliminde ısınmaya çalışıyorum anılarımla ve gördüğüm, bildiğim, hayal ettiğim bir şeyi çevirip, değiştirip yeniden kurgulamak ve bunu yazıya dökmek; yazdıklarının okunmasını, anlaşılmasını, hatta değer verilmesini beklemek. “Hepimiz deli doğarız… Bazılarımız öyle kalır” demiş Samuel Beckett.
Beyin yaklaşık 1300 gramdır.
Kalp yaklaşık 300 gramdır.
Toplam 1600 gramla evrene kafa tutmak eğlenceli olsa da saçmadır.
Vakit erken ama daha 3-4 biram daha var dolapta. Sonra yazdıklarımı sana gönderip uyuyacağım. Gözlerimi kapatmak için mesajını bekleyeceğim. Sen gülümseyeceksin, bende sana güleceğim, hepsi bu. Gece inecek gündüze, ben kendime, kendimce… Şablon hiç değişmiyor. En mutlu anlarında içerken sonunda dinlediğin şarkı gibi...
Saat 20.02
Çalan şarkı: Hüsnü Arkan - Kırık Hava
Sonra sen geldin, öyle bir hayal. Düşüncelerimin en sıcak hali geldi. “Ankara’da bir kadın” dedim. Öyle, bilir, bilmez, bir haber, aklının estiği gibi yaşar gider. “Ya! Sen çocuk, sen” dedim. “Sen kimsin?” Öyle bir hayal işte… İki kişilik, tek kişinin bildiği, iki kişinin birbirinden bir haber hayatına devam ettiği...
Saat 20.18
Çalan şarkı: Fikret Kızılok – Gönül
Ve ben kelimelerden ibaret… İşte delirme, işte çıldırma işlemleri. Evreni oya gibi işlenmenin yalnızlığı ile ilişkili. Kaos, sicim teorisi, paralel evrenler; kendi tuhaflığımı algılamanın burukluğu, öfkemden oluşan büyük patlama teorisi.
Edebiyatçıların intiharı, evet!
Bazı sözcükler kendi anlamlarına aşina değildir
Bazı fiiller uzak akrabadır mesela kimi aşklarda
Çok özneli bir evde vücudun cümlesiz gizli özne
Ellerin bağlaçtır – durma tutun hemen başka sözcüğe
Bağlan ellerinle – gelecek ve imla tümden bozuk olsa da
Sana göre üç-beş sözcükten ibaret bir cümleyken
Belki birilerinin hiç unutmayacağı bir slogansındır
Birinin hafızasının diğerinin üzerindeki narkoz etkisi…
hiç bitmez.
Saat: 20.26
Çalan şarkı: Fikret Kızılok – Bu kalp seni unutur mu?
ve seni seviyorum…
Saat: 20.27
         20.2

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...