Usulca kahvemi yudumluyordum. Telefonuma gelen mesaj sesiyle
yerimden doğruldum ve yazdıklarımı okuyan tanımadığım bir ten, bir yüz, bir
ses, bir isim; bir numara ve yazdıkları sadece gözlerimin önünde. Anlamak
istiyordu düşüncelerimin ağırlığının içinde kaybolmuş ruhumun değişik geçen
zamanlarını. Dahası da var, kendini olduğu kadar benim yerimde hissediyordu…
Bilmediği çok şey olmasına rağmen, yazdıklarımın yaşadıklarımla orantılı
olduğunu ve yaşadıklarımın yaşadıklarıyla orantılı olduğunu düşündüğü bileşik
oran orantı problemi kurmuştu bile kendince. Cevapları bulabilseydi problemin
hatasını görebilecekti ama o kadar kendini inandırmıştı(bir süre
mesajlaşmamızdan sonra farkına varmıştım) ki... Unuttuğu şey kimse kimsenin
hayatını, acısını yaşayamaz ve kesinlikle benzer diyebileceği bir yan olamaz.
En çokta kaybettiği bir sevgiyi görüyordu yazdıklarımda,
eminim. Başka bu denli bir ortaklık, kayda geçtiğim yazılarımdan
çıkartabileceği bir sonuç değildi. Ne diyordum. İşte, bilmediği kısım burada
gizliydi aşk aynı vücut iklimine sahip kişilerin aynı mevsimi yaşamasıydı ve
benim mevsimim kalabalık bir dünyada yalnız kaldığımda başladığımdı. Bu yüzden
bütün kitaplarda filmlerde dergilerde konu aşk ve anlatan olduğu sürece hep
ayrı kaleme alınmıştır düşünceler, yaşanmışlıklar ve tanımı aşkın cümlelerde.
Bu yüzden bir ortaklık değil, bir kaybediş serüvenine ait olan ortaklıktı
bizimki hepsi bu.
Bunun dışında ruhlarımız hep aç ve evrensel olarak mutsuzuz.
Bu hiç mutlu olmadığımız anlamına gelen bir kesinlik yargısı değil. Sadece mutluluk
diye adlandırdığımız sözcüğün anlık yaşanılan bir his olduğunun farkında olan
biriyim ve pollyannacılığa düşman biri olarak da eklerim. Gezegendeki insan
nüfusu her geçen gün artarken ve bu artan nüfusu belli ülkelere ait
markalaşmalar (giyim, teknoloji, yiyecek ve içecek vs.) kontrol ederken. Örneğin,
dünyanın en büyük firmalarından, Google şirketinin insansız hava aracı ve savaş
teknolojilerinin yapımını yüklenmesi, bu sadece bir örnek olarak görünse de
bunun gibi ülkemizde ve diğer dünya ülkelerinde ismi karşımıza çıkan bu küresel
firmaların bize getirdikleri. Korkunç. Günümüz teknolojileri anlık mutluluklar
oluşturabilir ve onun dışında istedikleri kesinlikle dünyayı yok etmek. Sonuç,
mutsuzluk. Neden, güç. Küresel bir mutsuzluğun içinde, mutluluk kelimesi hep
saçma gelmiştir.
Bir tarafta bu kadar barbarken, bir yanda anlık mutluluğa dâhil
olsak ne olur olmasak. Bize mutluluk gerekliyse önce kurtuluş gerek.