Merhaba,
Yalnız yaşayan biriyim. Öyle yalnızım ki
yalnızlığı icat ettim. Umarım hiçbir zaman modası olmaz bunun. İcadımın başıma
dert açmasını istemem…
12 yıllık birikimimin içinde genç bir güzele
aşık olmuştum. Ona koşulsuz ve geri dönülemez bir şekilde aşık
olmuştum. Kötü saplandım buna. Yine olacaksa böyle
olsun…
Ağlamıştım ardında. Hiç unutmuyorum. Telefonda
geçen o konuşmayı az önce yapılmış gibi hatırlıyorum. Kolay ağlayan biri
değildim. Ara sıra duygusal bir filmin birkaç karesinde gizli gizli ağlamamı saymazsak.
Sonra bir gün bir başkasından aşkın olmadığını
öğrendim. Onun kendi içinde oluşturduğu bu yalan düşüncesine, eleştiri yapmadan
inandım, inanmak istedim. Öyle değilmiş. O kendini kandırabilmiş, fakat ben
kendimi kandıracak değilim…
Pencereden dışarı baktığım bir akşam. Birkaç çiftin
kalabalık kaldırımdan elle ele inatla ayrılmadan yürüdüğünü gördüm.
Zorlanıyorlardı yürümekten, üzerlerine gelen kalabalıktan dolayı. Yinede
aldırmıyor terleyen ellerine sıcaktan, tutuyorlardı birbirlerini sımsıkı
gevşemesine bile izin vermeden. Gülümsedim, onlar bunun farkında değillerdi.
Aşk oradaydı işte. Aşk vardı. Olmaması imkânsız
bir düşünceydi. İlk insanların varlığı bile bu yüzdendi.
Yinede…
Gidince birinden bir gün, bir diğeri, boktandı.
Aç kalmaktan daha boktan. Boktan diyorsam öyledir.
Sonuç; o güzelde, orada, bir yerlerde,
kalabalığın dışında ya da içinde, yalnız ya da biriyle yürüyordu işte...
Tanrım! Düşünebiliyor musun? Yakışıklı bir
adamın ellerin de. Hayır! Asalak bir adam. Canımı acıtan şeylere çamur atmak.
Yakışıklı, asalak. Ne fark eder. Bir adam. Adam. Sanırım küfrediyorum buna.
Olmasını istemediğim bir resim. Açıkcası bir düşünceden çok, gerçek.
Belki de o kendince haklı. Benim gibi,
anlaşılmaz, kaba, ayyaş biriyle ne işi olur. Brahms’ı, Rachmaninoff’ı, Tdeman’ı
biliyor olmam neyi değiştirir. Şehirleri sevmiş olmam. Kâğıtları sevmiş olmam.
Daktilo sesini, kitapları, dergileri, iyi filmleri, şiirleri, resimleri sevmiş
olmam. En iyi kelimeleri onu anlatırken seçmiş olmam neyi değiştirir. Bunlar
benim seçimlerim. O’nun için bunların bir önemi yok. Kendime yalan
söylememeliyim. Şanslı bir adam değilim. Yinede yoksul olmak, deli olmak, aşık
olmak güzel. O’nu görseydiniz ne demek istediğimi anlardınız. Alın size aşk,
var.
Bir şey söylemeliyim. Üniversite sıralarında
ders dinlerken kafamı karıştıran bir düşünceydi o’na ait olmak, varlığının
sıcaklığını hissetmek. Zaman hızlı geçiyor. Burada bunları yazan bir tane şair
var bu gece. Size anlattığım genç kız yok. Ben pisliğin tekiyim. Bu dünyada tek
güzel şey o. Bu tür aşka katlanabileceğim tek kimse. Çok içtik, onunla
birbirimizi severken. Aramızda şair değildim. Şiir yazmak için, aşık olmak
gerekliymiş. Yazabildim. Şairim. Aşığım.
Son bir tek atmalıyım bu akşam. Son bir kadeh o’na
kaldırılan… Pencerem açık, müziğin sesi oldukça kederli ve en büyük icadım.
Bundan sonra kimse, yalnız kalmasın.
İyi geceler sayın dinleyen. Yalnızlık senide
sarmasın. slə-u-