30 Temmuz 2016 Cumartesi

Hafif Şehir Günlükleri 1

Beklemeyi öğrenmiş biri için, yalnızlığını sahiplenmek ve dışarıdaki kavgaya boğun eğmemek olasıdır. Kafka’nın söylediği gibi; insan bu dünyada otuz yıl yaşamışsa -bu sürenin günümüz dünyasında otuz yaşın altında düşünüyorum- ve bu süreçte çoğulluğunu yalnızlığıyla kalarak doldurduysa, fikirleri kişiliği ölçütünde gelişmiş ve bazı beklenmeyen olaylar karşısında bağışıklık kazanmıştır, bu yüzden kolay kolay sarsılmaz. Yalnız insanlar alışıktır beklenmeyen olaylara çünkü.  

Son zamanlarda mevsimin yaz olması da büyük bir etken, hava oldukça bunaltıcı. Sıkılıyorum yerimde oturup terleyen vücudumun ve basık bir havanın içinde nefes almanın bile zor geldiği yelkovanın sürünerek aktığı süreçte yapmak istediklerime engel olmasına. Çoğu zaman kahve içmek bile -çok sevdiğim halde- zor geliyor. Oysa dumanı üstünde tüten filtre kahvenin sade acılığı içinde boğazımda ilerlerken -uzmanların haber bültenlerinde sıcak içeceklerin 60 derecenin üzerinde içilmesinin olumsuz yanlarından söz ettiği haberlere aldırış etmeksizin- ve soğuğun bedenimi hafiften titretmesiyle beynimin bütün kıvrımlarının açılıp yazmaya olan başarısız girişimlerimi engellenmesi özledim.

Yinede güzel şeyler olmuyor değil; “geçmişe ait” havanın sıcaklığına aldırmadan kahvem yanımda yazı masamın başına geçip yazabiliyorum, oldukça iyi olduğunu düşündüğüm anlatılarımı. Kelimelerimin tetikleyicisi -sevdiğim müziklerin geri planda açık olması ve cumartesi günlerinin yazmaya en çok vakit ayırdığım zamanlar olması, kısacası mesele yazmak ise kendime göre bahaneler yaratmam çok kolay aslında- beni içimde huzura kavuşturan ve yüzümde gülümseme bırakan o cümleleri kurmuş olmamda yardımcı olan arı bir keyif veriyor;

“Geçmiş” idim “gelecek” oldum; ilk harfim,
Çocukken okumayı öğrendiğim bir dilde doğdun
Öyle zaman olur ki, ben burada: sen orada
Bunu nedenleri çoktur, sabretmeye bazı şeyleri;
Hayat öğretir, hayat bekletir, hayat uslandırır…

Hafif Metro Günlükleri 1

Beklemeyi öğrenmiş biri için, yalnızlığını sahiplenmek ve dışarıdaki kavgaya boğun eğmemek olasıdır. Kafka’nın söylediği gibi; insan bu dünyada otuz yıl yaşamışsa -bu sürenin günümüz dünyasında otuz yaşın altında düşünüyorum- ve bu süreçte çoğulluğunu yalnızlığıyla kalarak doldurduysa, fikirleri kişiliği ölçütünde gelişmiş ve bazı beklenmeyen olaylar karşısında bağışıklık kazanmıştır, bu yüzden kolay kolay sarsılmaz. Yalnız insanlar alışıktır beklenmeyen olaylara çünkü.  

Son zamanlarda mevsimin yaz olması da büyük bir etken, hava oldukça bunaltıcı. Sıkılıyorum yerimde oturup terleyen vücudumun ve basık bir havanın içinde nefes almanın bile zor geldiği yelkovanın sürünerek aktığı süreçte yapmak istediklerime engel olmasına. Çoğu zaman kahve içmek bile -çok sevdiğim halde- zor geliyor. Oysa dumanı üstünde tüten filtre kahvenin sade acılığı içinde boğazımda ilerlerken -uzmanların haber bültenlerinde sıcak içeceklerin 60 derecenin üzerinde içilmesinin olumsuz yanlarından söz ettiği haberlere aldırış etmeksizin- ve soğuğun bedenimi hafiften titretmesiyle beynimin bütün kıvrımlarının açılıp yazmaya olan başarısız girişimlerimi engellenmesi özledim.

Yinede güzel şeyler olmuyor değil; “geçmişe ait” havanın sıcaklığına aldırmadan kahvem yanımda yazı masamın başına geçip yazabiliyorum, oldukça iyi olduğunu düşündüğüm anlatılarımı. Kelimelerimin tetikleyicisi -sevdiğim müziklerin geri planda açık olması ve cumartesi günlerinin yazmaya en çok vakit ayırdığım zamanlar olması, kısacası mesele yazmak ise kendime göre bahaneler yaratmam çok kolay aslında- beni içimde huzura kavuşturan ve yüzümde gülümseme bırakan o cümleleri kurmuş olmamda yardımcı olan arı bir keyif veriyor;

“Geçmiş” idim “gelecek” oldum; ilk harfim,
Çocukken okumayı öğrendiğim bir dilde doğdun
Öyle zaman olur ki, ben burada: sen orada
Bunu nedenleri çoktur, sabretmeye bazı şeyleri;
Hayat öğretir, hayat bekletir, hayat uslandırır…

Hafif Metro Günlükleri I

Beklemeyi öğrenmiş biri için, yalnızlığını sahiplenmek ve dışarıdaki kavgaya boğun eğmemek olasıdır. Kafka’nın söylediği gibi; insan bu dünyada otuz yıl yaşamışsa -bu sürenin günümüz dünyasında otuz yaşın altında düşünüyorum- ve bu süreçte çoğulluğunu yalnızlığıyla kalarak doldurduysa, fikirleri kişiliği ölçütünde gelişmiş ve bazı beklenmeyen olaylar karşısında bağışıklık kazanmıştır, bu yüzden kolay kolay sarsılmaz. Yalnız insanlar alışıktır beklenmeyen olaylara çünkü.  

Son zamanlarda mevsimin yaz olması da büyük bir etken, hava oldukça bunaltıcı. Sıkılıyorum yerimde oturup terleyen vücudumun ve basık bir havanın içinde nefes almanın bile zor geldiği yelkovanın sürünerek aktığı süreçte yapmak istediklerime engel olmasına. Çoğu zaman kahve içmek bile -çok sevdiğim halde- zor geliyor. Oysa dumanı üstünde tüten filtre kahvenin sade acılığı içinde boğazımda ilerlerken -uzmanların haber bültenlerinde sıcak içeceklerin 60 derecenin üzerinde içilmesinin olumsuz yanlarından söz ettiği haberlere aldırış etmeksizin- ve soğuğun bedenimi hafiften titretmesiyle beynimin bütün kıvrımlarının açılıp yazmaya olan başarısız girişimlerimi engellenmesi özledim.

Yinede güzel şeyler olmuyor değil; “geçmişe ait” havanın sıcaklığına aldırmadan kahvem yanımda yazı masamın başına geçip yazabiliyorum, oldukça iyi olduğunu düşündüğüm anlatılarımı. Kelimelerimin tetikleyicisi -sevdiğim müziklerin geri planda açık olması ve cumartesi günlerinin yazmaya en çok vakit ayırdığım zamanlar olması, kısacası mesele yazmak ise kendime göre bahaneler yaratmam çok kolay aslında- beni içimde huzura kavuşturan ve yüzümde gülümseme bırakan o cümleleri kurmuş olmamda yardımcı olan arı bir keyif veriyor;

“Geçmiş” idim “gelecek” oldum; ilk harfim,
Çocukken okumayı öğrendiğim bir dilde doğdun
Öyle zaman olur ki, ben burada: sen orada
Bunu nedenleri çoktur, sabretmeye bazı şeyleri;
Hayat öğretir, hayat bekletir, hayat uslandırır…

Hafif Metro Günlükleri 1

Beklemeyi öğrenmiş biri için, yalnızlığını sahiplenmek ve dışarıdaki kavgaya boğun eğmemek olasıdır. Kafka’nın söylediği gibi; insan bu dünyada otuz yıl yaşamışsa -bu sürenin günümüz dünyasında otuz yaşın altında düşünüyorum- ve bu süreçte çoğulluğunu yalnızlığıyla kalarak doldurduysa, fikirleri kişiliği ölçütünde gelişmiş ve bazı beklenmeyen olaylar karşısında bağışıklık kazanmıştır, bu yüzden kolay kolay sarsılmaz. Yalnız insanlar alışıktır beklenmeyen olaylara çünkü.  

Son zamanlarda mevsimin yaz olması da büyük bir etken, hava oldukça bunaltıcı. Sıkılıyorum yerimde oturup terleyen vücudumun ve basık bir havanın içinde nefes almanın bile zor geldiği yelkovanın sürünerek aktığı süreçte yapmak istediklerime engel olmasına. Çoğu zaman kahve içmek bile -çok sevdiğim halde- zor geliyor. Oysa dumanı üstünde tüten filtre kahvenin sade acılığı içinde boğazımda ilerlerken -uzmanların haber bültenlerinde sıcak içeceklerin 60 derecenin üzerinde içilmesinin olumsuz yanlarından söz ettiği haberlere aldırış etmeksizin- ve soğuğun bedenimi hafiften titretmesiyle beynimin bütün kıvrımlarının açılıp yazmaya olan başarısız girişimlerimi engellenmesi özledim.

Yinede güzel şeyler olmuyor değil; “geçmişe ait” havanın sıcaklığına aldırmadan kahvem yanımda yazı masamın başına geçip yazabiliyorum, oldukça iyi olduğunu düşündüğüm anlatılarımı. Kelimelerimin tetikleyicisi -sevdiğim müziklerin geri planda açık olması ve cumartesi günlerinin yazmaya en çok vakit ayırdığım zamanlar olması, kısacası mesele yazmak ise kendime göre bahaneler yaratmam çok kolay aslında- beni içimde huzura kavuşturan ve yüzümde gülümseme bırakan o cümleleri kurmuş olmamda yardımcı olan arı bir keyif veriyor;

“Geçmiş” idim “gelecek” oldum; ilk harfim,
Çocukken okumayı öğrendiğim bir dilde doğdun
Öyle zaman olur ki, ben burada: sen orada
Bunu nedenleri çoktur, sabretmeye bazı şeyleri;
Hayat öğretir, hayat bekletir, hayat uslandırır…

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...