30 Ocak 2014 Perşembe

16 Ocak 2014 Perşembe

     Her kelimesi yalnızlık. Nasıl da sevdim onu. Hani gözünden sakındığın, sakladığın gibi. Sevgiye en ağır cezalar verildi tarihte. Kimler geçti ne hikayeler. Zilha ve Keşanlı Ali, Leyla ile Mecnun, Selene ile Endymion, Kerem ile Aslı, Romeo ile Juliet ve Sen ile Ben. Sahi tarihe geçebilecek, hikayemiz dillerden dile dolaşabilecek mi bilemem, ben yazarım okuyan olur elbet... Belli mi olur geçeriz bizde onlar gibi. Ama isimsiz kalmasın. Dolduralım 'Ben ile Sen' kısmını ismimizle... 
     Dinle... O an gökyüzü karanlıktı. Ay alabildiğine yıldızlarla. Suskunluğun bozulması gerekiyordu. Her şey konuşulmaya başlandı, belki biraz eksik. Ya da fazla. Hiç dinlemediğim, belki de hiç bir zaman anlatılmayacak her şey. Üçümüz oradaydık. İlk günlerde olduğu gibi. Yeniden üçümüz bir arada. Bizim hikayemiz üç kişilik. Güzel bir dostta yer etti. Yasak olan ne varsa konuşuldu orada. Üç isim anılacak artık burada. Kelimelere düğüm vurulmadı. İçtendi, içten olduğu kadar korkutucu. Huzursuz ve hüznün bıraktığı gözyaşları, yeniden gülebilmenin anlamı. Geçmişte bir kez daha taşımak istenen zaman için geride bırakılanlar... 
    İstersen hazırım. Sakındığın ben. Yani 'Ben ve Sen'. Hikayemiz. İste değiştireyim hikayemizi. Daha uzun yazılsın destan gibi. İste her şeyi geriye bırakalım... İste... Nafile gibi duruyor yüzüne baktığımda. Bir günde iyi bir şey olsun hayatta. Yalnızlığım sığmaz oldu geceye. Yaşasam mı, ölsem mi karar vermek zor. Canım yanıyor. Geceler ağır. Bu kez gece de yerini al yeniden usulca öyleyse. Yanlış zamanlarda doğru insanlar hep olur. Madem bugün zaman bizimle, madem doğru insan yanlış zamanda geldi seninle. O zaman zamanı da doğru olan insanı da kavuşturalım bu kez. Bu gece.Yanılsın kelimeleri söyleyenler. Olmaz diyenler. Olur diyelim bizde. Niye böyle, her olana başımızı büküp bakmamız. Karşı gelelim. Karşı gelelim. Hep almak istediklerini alan hayata karşı gelelim. Hiç yoktan bizden bir şeyler vermeyelim. Geriye başka insanları bile mutlu edecek kelimeler bırakıp, onlarında değişmelerini sağlayabilelim. Bunca yaşam hep harap oldu. Biz değiştirelim. Biz... Yeni bir şeyler yapma vakti. Çok yeni. En yeni, yenisi, hep eski...

13 Ocak 2014 Pazartesi

Git

Hiç ait olmamışsın ki.
Gerçekten birini ait olmak nedir bilir misin?
Meğer,
Her yerde başka bir sevdiğin varmış,
Duyarım sonradan...
Sana uzak, sana yakın, sana aşk.
Oysa sana baktığında gözler,
Gördüğüm suretten utanmaya görsün,
Bir daha severse senin gibisini yüreğim ölsün.
Öyle sevdik ki seni,
Her birimiz, birbirimizden habersiz,
Gizleyip avuçlarında toplamışsın bizi.
Bir kez sevmeyi dene...
Gerçekten.
Bir kez kendine gelmeyi...
Severek.
Ben sana ne deyim,
Ne adam gibi adam olursun,
Ne de seni hak eden birini bulursun,
Sonunda yalnız olursun.
Git be kadın, git!
Yalanlarını al ve öylece,
Bir daha kimseyi kandırmadan,
Git! Uzaklara...

12 Ocak 2014 Pazar

Temaşa

     Gitmelerin ardındaki yalnızlık.
     Resmi çekilmemiş mutluluklar,
     Ve isimsiz bir kadın.
     Aşk olsun!
     Ne demek; 
     Kaldırım taşında bir kadını,
     Hüzün tufanı içinde bırakmak.

9 Ocak 2014 Perşembe

     Avutmalıydım kendimi. Bu kadar kısa değil yaşanan. Tek kişilik sahnemin en kötü oyununu izliyorsunuz. Oysa önceleri aldığım her sahneyi, kapalı gişe oynardım... Ucuz bilet uğruna saatlerce tiyatro önünde boş yer bekleyenlerle doluydu hayatım. Bir de sadece bir kez olsun izleyebilmek için, gelemeyen insanların yerini doldurmak isteyen insanlarla. Yüzümü sahneye her uzattığımda, ışıkların gözlerimi kamaştırmasına rağmen görebiliyordum, kalabalığın bütünlüğünü. Şimdi ise boş koltukları sayamayacak kadar boş... Nereye gittiler, sadece mutluluğumu paylaştığım yerde, beni neden terk ettiler. Neydi değişen; Hayat mı? Ben mi? Yoksa sıkıldınız mı benden? 

4 Ocak 2014 Cumartesi

Ya Ya Şa Şa

Bırak hayatı
Çocuk ve kısrak
Ölüm uzak
Yaşama bir kez de
Buradan bak
Pencereleri
Kar altında
Evlerin
Kimse şiir yazmasın
Bu dil burada yasak
En heyecanlı yerinde
Deklanşöre bassak
Bu fotoğraf umuda uzak
Müzik, aşk, özlem, keder
Yasak
Yasa
Yas
Ya
Ya
Şa
Şa
Sen çok yaşa

1 Ocak 2014 Çarşamba

2013 + 1 = 2014

Bir sigara yaktım... Güneş henüz doğmamıştı. Gecenin gürültüsü halen sokaklarda çınlıyordu. Şehirler yorgun, gecenin ayak izlerini taşımaktan. Geride koskoca 365 gün 6 saat ve benim ilk yıldan çaldığım 4 saat. Güzel hiç bir şey yok... Sadece özlem, umut ve acı yüklü. Kuşkusuz 2013'de bırakılmış onca güzellik varken. Her birini mahveden anılarla kaplı bir yıl kısacası geride kalan yaşanmış zaman... Yeni olan ilk şey takvim yaprağına konan. 1 Ocak 2014. Oysa ne yıllar devirdik biz. Bugün hala burada bir şeyler yazabiliyor olmamı sağlayan güzel yıllar. Yine de yıl bitmiş ve güzel dilekler adettendir. Neşeli olalım, mutlu olalım, üzmeyelim, küsmeyelim, kırmayalım. Geride kalan ne varsa bırakalım, yeni olanı düşünelim. Öyle yapalım. Planlar yapmayalım. Her yıl olması için söz verilmiş planlar. Bırakalım bu kez hayatı olduğu gibi. Bizi nereye çekiyorsa oraya gidelim. Biraz düşünmeden, hani vurdumduymaz derler ya o halde.  Biliyorum okuyunca saçma geliyor gibi ama. Gerçek mutluluğa giden bu aslında. Hiç bir şeye sahip değiliz, hiç bir şeye ait değiliz. Bu yılda bitecek nasılsa. Çay koydum buyurun sizde içelim bir arada. Benden bu kadar anlaya. Esen kalın... Mutlu yıllar bu yazıyı okuyan ve okuyamayanlara...

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...