24 Mart 2015 Salı

Erken Bahar Yağmuru Sonrasında


En yağışlı ikliminde yeryüzü ıslanırken, Tanrı’nın vermediği merhamet bu olsa gerek. Acı, bir savaş meydanına benziyordu. Adımı sanki az önce kanlı toprağa bırakmışlar gibiydi. Batak bir coğrafyada alınan son yenilgi ve yalvarışlarımın sessizlikten bezdiği an, küçük umutlarım tükenmişti. Aslında ben sendim, birkaç keder ötendeydim. Gözlerimden gözlerine sevgi fırlatırken, gözlerinde gördüğüm sevgi, sert döndürdü acıyı, arkana bile bakmadan “eyvallah” derken.
İşkence altında sır vermeyen onurlu bir asker gibi aynı cümleleri kurmuştun. Bu karmaşıklığın gereksiz olduğunu yineleyip durmuştun.
Alnıma düşen her yağmur damlası, yenilginin gözyaşları ve ıslanan saç diplerim. Akşamın geceye döndüğü en güzel yerinde, faili meçhul öldürülmüş gururlu bir sevgi şekliyim.
Oysa birkaç gün önce karmakarışıklığın içinde, dudağından dudağıma aldığım en lezzetli tat damarlarımın içine akmış ilerlerken, dudaklarının arasından çıkıp kulaklarıma varan kelimeler beynimin her kıvrımını boğuyordu. Kalbimi durduruyor, içimdeki kan basıncına engel oluyordu ve o tat kayboluyordu.
Mutasyon geçiyordu ruhum ve kirpiklerimin arasından düşlerime bakan ne varsa, ayaklarımı kör kütük sarhoş gecelere götürüyordu.
Bu oyun hiç değişmiyordu. Acı, Tanrı’nın kutsal günlüğümü yazdığı kaderime katı bir kural halinde biraz daha işleniyordu ve gülmem edebi eserlerde anlatım bozukluğuna yol açıyor ve biraz daha geç kalıyordum yaşamaya.
Bir masalın en masum repliğine, atom bombası düşürmek gibiydi sözlerin. Ne zaman birini güvendim desem, kanadım, kolum, gönlüm kırılıyordu. Sonra yazmaktan vazgeçmek istedim. Tek yapabileceğim kötü şeyler yazmak olsa bile, yazdıklarım sadece kendimce anlamlı kalsa bile, yazmaktan vazgeçmem büyük bir saçmalıktı. Fakat vazgeçmek istedim. Sonra, sonra dayanamadım işte…
Yazmalıydım, okumasan bile. Daha çok yazmalıydım, kalemimde mürekkep bitse, damarlarımdan kan çekip, biraz daha satır aralarını sık tutup, daha çok yazmalıydım. İçimden bir ses “okusa yazdıklarımı keşke” diye söylese de okumasan bile yazmalıydım. Yazmam bir eylemdi, becerebildiğim, saygı duyduğum, başarabildiğim ve inatla sürdürebildiğim beni rahatlatan tek eylem.
Oysa geceye dair yaşadıklarımı düşündükçe, her şeyden vazgeçmek geliyordu, tekrar tekrar. Sadece şu an bile vazgeçemeyeceğim tek şeyin sen olduğunu düşünürsek, onun dışında her şeyden vazgeçebilirdim. Bu korkunç görülebilirdi senin için, imkansızda. Sevgiyi ben böyle öğrendim, bunu kısa bir hayat hikayesi olarak yazmıştım son mesajımda. Anlaman gerekirdi, çünkü yazdıklarım benim için nadir anacağım hayat hikayemden biraz bahsettiklerimdi. Seninle paylaşabildiysem eğer, bu sana verdiğim değerin en büyük göstergesiydi. Yoksa kimi tanısan benimle, bunların hiç birini bilemezler senin gibi. Herkese her geçeği anlatamazsın. Ki insanlar seni hep yanlış anlarlar senin de söylediğin gibi. Duydukları senin sesin olur, fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleri. Bu yüzden herkesle her şeyi paylaşmam. En yakın arkadaşlarımla bile. Beni başkalarıyla karıştırma. Ben seni kimseyle karıştırmadan sevdim. Yine sen istedin ben tahsili yüksek acılarımı gözünün içine bakarak yaşamayı kabullendim. Yine sen iste, yine gelirim. Yine “git” de, yine giderim. Hiç gocunmam kararsızlıklarından. Aslında karmakarışık olan şey tam olarak bu…
Karmakarışık olan benim.
Sana karanlığımdan sıyrılmış umutlarımla, yazıyorum. Karanlığımdan sıyrılmış, son umudumla. Aslında zorlanıyorum, yaşamaya dair ne varsa infilak ediyor içim. Korkarım bir süre daha karşılaşacağız ağaçlı yola uzanırken ayak izin. Mavi umutlarımı asmışken paslı çivilerle kulaklarımdan, mavinin altında düşündüğüm sensin.
Düşün. 
Yanılsan da yorulsan da beni bırakma. Kırılsan da yıkılsan da beni asla bırakma. Morfinsiz, acılarını dindirmeye geldim. Yüzüme baktığında güldüğün gibi güldürmeye geldim. Çok değil istediğim sadece bu.
Geri dönmeyeceğini düşünerek yazıyorum bunları sana. Bunları düşünürken yitip gidiyorum serseri sokak köpekleri gibi. Bir taksi çevirsem “öndeki umudu takip et” derim. Bu kadar seversen “ölürsün” diyor şairin biri. Büyük şehrin ıslak kaldırımlarında seninle yaşadığım anları görse kolay kolay söyleyemezdi. Bu sevgi öldürmez, daha çok yazdırır nice güzel sözleri. Öyle ya en güzel şiirlerimi seninle yazmaya başladım. En güzel yazılarımı seni tanıdıktan sonra kaleme aldım. Bir gün hatırlamayacaksan seni sevdiğimi, sana yazdıklarımı not al bir yere bari. O efsane aşk hikayeleri kadar abartamam yazdıklarımda seni sevdiğimi. Yinede bir o kadar sevdim seni, bana en yakışan şeydi seni sevmek. Sana haksızlık yapmayacaksam eğer istediğim gibi hayal edebilir miyim sana olan sevgimi? 


Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...