En yağışlı ikliminde yeryüzü
ıslanırken, Tanrı’nın vermediği merhamet bu olsa gerek. Acı, bir savaş
meydanına benziyordu. Adımı sanki az önce kanlı toprağa bırakmışlar gibiydi.
Batak bir coğrafyada alınan son yenilgi ve yalvarışlarımın sessizlikten bezdiği
an, küçük umutlarım tükenmişti. Aslında ben sendim, birkaç keder ötendeydim.
Gözlerimden gözlerine sevgi fırlatırken, gözlerinde gördüğüm sevgi, sert
döndürdü acıyı, arkana bile bakmadan “eyvallah” derken.
İşkence altında sır vermeyen
onurlu bir asker gibi aynı cümleleri kurmuştun. Bu karmaşıklığın gereksiz
olduğunu yineleyip durmuştun.
Alnıma düşen her yağmur
damlası, yenilginin gözyaşları ve ıslanan saç diplerim. Akşamın geceye döndüğü
en güzel yerinde, faili meçhul öldürülmüş gururlu bir sevgi şekliyim.
Oysa birkaç gün önce
karmakarışıklığın içinde, dudağından dudağıma aldığım en lezzetli tat
damarlarımın içine akmış ilerlerken, dudaklarının arasından çıkıp kulaklarıma
varan kelimeler beynimin her kıvrımını boğuyordu. Kalbimi durduruyor, içimdeki
kan basıncına engel oluyordu ve o tat kayboluyordu.
Mutasyon geçiyordu ruhum ve
kirpiklerimin arasından düşlerime bakan ne varsa, ayaklarımı kör kütük sarhoş
gecelere götürüyordu.
Bu oyun hiç değişmiyordu.
Acı, Tanrı’nın kutsal günlüğümü yazdığı kaderime katı bir kural halinde biraz
daha işleniyordu ve gülmem edebi eserlerde anlatım bozukluğuna yol açıyor ve
biraz daha geç kalıyordum yaşamaya.
Bir masalın en masum
repliğine, atom bombası düşürmek gibiydi sözlerin. Ne zaman birini güvendim
desem, kanadım, kolum, gönlüm kırılıyordu. Sonra yazmaktan vazgeçmek istedim.
Tek yapabileceğim kötü şeyler yazmak olsa bile, yazdıklarım sadece kendimce
anlamlı kalsa bile, yazmaktan vazgeçmem büyük bir saçmalıktı. Fakat vazgeçmek
istedim. Sonra, sonra dayanamadım işte…
Yazmalıydım, okumasan bile.
Daha çok yazmalıydım, kalemimde mürekkep bitse, damarlarımdan kan çekip, biraz
daha satır aralarını sık tutup, daha çok yazmalıydım. İçimden bir ses “okusa
yazdıklarımı keşke” diye söylese de okumasan bile yazmalıydım. Yazmam bir eylemdi,
becerebildiğim, saygı duyduğum, başarabildiğim ve inatla sürdürebildiğim beni
rahatlatan tek eylem.
Oysa geceye dair
yaşadıklarımı düşündükçe, her şeyden vazgeçmek geliyordu, tekrar tekrar. Sadece
şu an bile vazgeçemeyeceğim tek şeyin sen olduğunu düşünürsek,
onun dışında her şeyden vazgeçebilirdim. Bu korkunç görülebilirdi senin için,
imkansızda. Sevgiyi ben böyle öğrendim, bunu kısa bir hayat hikayesi olarak
yazmıştım son mesajımda. Anlaman gerekirdi, çünkü yazdıklarım benim için nadir
anacağım hayat hikayemden biraz bahsettiklerimdi. Seninle paylaşabildiysem
eğer, bu sana verdiğim değerin en büyük göstergesiydi. Yoksa kimi tanısan
benimle, bunların hiç birini bilemezler senin gibi. Herkese her geçeği
anlatamazsın. Ki insanlar seni hep yanlış anlarlar senin de söylediğin gibi.
Duydukları senin sesin olur, fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleri. Bu yüzden herkesle her şeyi paylaşmam. En yakın arkadaşlarımla
bile. Beni başkalarıyla karıştırma. Ben seni kimseyle karıştırmadan sevdim.
Yine sen istedin ben tahsili yüksek acılarımı gözünün içine bakarak yaşamayı
kabullendim. Yine sen iste, yine gelirim. Yine “git” de, yine giderim. Hiç
gocunmam kararsızlıklarından. Aslında karmakarışık olan şey tam olarak bu…
Karmakarışık olan benim.
Sana karanlığımdan sıyrılmış
umutlarımla, yazıyorum. Karanlığımdan sıyrılmış, son umudumla. Aslında
zorlanıyorum, yaşamaya dair ne varsa infilak ediyor içim. Korkarım bir süre
daha karşılaşacağız ağaçlı yola uzanırken ayak izin. Mavi umutlarımı asmışken
paslı çivilerle kulaklarımdan, mavinin altında düşündüğüm sensin.
Düşün.
Yanılsan da yorulsan da beni
bırakma. Kırılsan da yıkılsan da beni asla bırakma. Morfinsiz, acılarını
dindirmeye geldim. Yüzüme baktığında güldüğün gibi güldürmeye geldim. Çok değil
istediğim sadece bu.
Geri dönmeyeceğini düşünerek yazıyorum bunları sana.
Bunları düşünürken yitip gidiyorum serseri sokak köpekleri gibi. Bir taksi
çevirsem “öndeki umudu takip et” derim. Bu kadar seversen “ölürsün” diyor
şairin biri. Büyük şehrin ıslak kaldırımlarında seninle yaşadığım anları görse
kolay kolay söyleyemezdi. Bu sevgi öldürmez, daha çok yazdırır nice güzel
sözleri. Öyle ya en güzel şiirlerimi seninle yazmaya başladım. En güzel
yazılarımı seni tanıdıktan sonra kaleme aldım. Bir gün hatırlamayacaksan seni
sevdiğimi, sana yazdıklarımı not al bir yere bari. O efsane aşk hikayeleri
kadar abartamam yazdıklarımda seni sevdiğimi. Yinede bir o kadar sevdim seni,
bana en yakışan şeydi seni sevmek. Sana haksızlık yapmayacaksam eğer istediğim
gibi hayal edebilir miyim sana olan sevgimi?