27 Kasım 2017 Pazartesi

Şehir Günlükleri 10

Her saat bir hayattı. 

Şehrin bir başka ucundaydım bugün. Uzun zaman oldu. Bir başka ucunda bir başka ucuna taşınan hayatları  düşündüm... 

Birlikte olan insanların mutluluğu çizdiği özçekimlerinde. 

Saatime baktım, üçe geliyordu. Çayımdan bir yudum daha aldım. İğrenç ve sıcaktı tadı. Gülümsedim. Önümde oturan çifte baktım. Kalkmak üzereydiler. Ellerinde yeni alınmış kitapları taşıyan poşetler ve soğuk havanın sıcak tutuşması vardı. Sonra üç dört ay önce yemyeşil olan parkın içindeki insanlara baktım. 

Gözlerim hareket ettikçe düşüncelerimde geçmişe doğru hareket etmeye başladı.

Karışık ve hüzünlü bir hikayesi vardı bugünle geçmişin. 

O karşımda duran sevgililer nereden gelmişti. Hangi mevsimde ilk buraya sürüklenmişlerdi. O leziz uykularından uyandıklarında ilk önce hangisi bir diğerine "Günaydın" demişti. O aşkın insanı ilahlaştıran güzelliğini yüreklerine ne zaman dökmüşlerdi. 

Merak ettim. Sonra boşluğa bıraktıkları yerlerinde, aklıma geldin... Aslında aklımdan hiç gitmemiştin. Çünkü bende hep onlar gibi yazdıklarımda senden söz ettim...

Abidin elbette mutluluğun resmini yapardı;
Çünkü o i(kl)nsana aşık,
Nazım elbette aşkın şiirini yazardı;
Çünkü o da i(lk)nsana aşık
Bende elbette seni yazardım;

Öyle ya,

Seven insan ya vuslatın sonsuz cennetinde yaşar ya da özlemin o bitmez tükenmez cehenneminde...   

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...