20 Aralık 2014 Cumartesi

Yitik Düşsüzlük

Genç sevgilim, bir ‘yok’ kullanıyorum seni düşünürken ve bir anlam üretiyorum/yüklüyorum beynimin derinliklerinde durmaksızın. “Diz çök, bağış dile, yenik ve düş” doluyum ne yazık ki! Bütün çaresizliğimle sana başlıyorum. Bildirimin yumuşak tınısı içerisinde ilerlerken, dişlerimle dudaklarımı ısırıp kanatırcasına susuyorum. Şarap kızıllığında kanım. Deliliği tanımlayamam, daha önce deli bir arkadaş edinmedim. Yaratılmışlık, öfke ve gülme düzeneğim arasında sınır çizgim olmamıştır. Alkolle aramı iyi tutarım. Sigara, her genç neslin lise sonrasında bırakamadığım alışkanlıktır. Bende bırakamadım. Yeni yılda bırakmayı ümit ediyorum. Sonra ben ateist, hümanist, sosyalist, becerikli, kibirli değilim ve 5 saat 33 dakika, saniyeleri hesaba katmadığım her yönsüz tartışma notlarımı hazırlarken, Paul Hindemith’in boktan yazılmış -Symphonic Metamorphosis on Themes…- eserinin 8 dakikasının, 3. dakikasını kulaklarımdan geçirmek üzereyim. Bu bir doygunluk sunuyor insana, bıkkınlık. Klasik müziğe karşı saygı azalması… Eminim bu düşüncemle beni yargılayıp, bas bas bağıracak insanlar vardır. “Katılmıyorum size beyefendi!”(Gayet kibar bir cazgırlık olacaktır). Anlamadığım, benden bir beklentisi olmayan, beni tanımayan insanların bir müzisyenden dolayı şuursuzca yargılaması. Uzatmamayım bu duruma takılmayacağım. Dayanma gücüm ve sabrım teşkil ediyor, kayıtsızca. Yitirmeden düşsüz, tedirgin ve kurguladığım zamanı. Yitirmeden umutlarımı, sözcükleri, geriliyorum banliyöde yalnız başına yol alan bir yolcu gibi. Yaralı(insanlardan kaynaklı), aç, hafiften kafası kıyak, zalim, korkak ve düşünceler topluluğunda yerini alarak. Son olarak ben bir…

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...