12 Mayıs 2018 Cumartesi

yeni bitmiş çay bardaklarında
dostluğu, sevgiliyi, özlemi arıyorum
şehir bulanık bir havada
kül tablalarına söndürülmüş sigara izmaritleri
git gide artıyor

Sessizce Beklemek

Giderken göze almaktı her şey
Bırakmak, kendi ellerinle yükselen hatıraları
Veda bu olsa gerek
Başlangıç ya da başlamak gerekli olduğumuz an
Duyulması gereken cümleler
Kurulması zor kelimelere gebe
Ayrılığın rüzgarı sıcak
Bunaltıyor geleceği
Yalnızız
Gerçekten böyle mi
Susadığın zaman su içmemek 
Önce ağzının kuruması
Sonra boğazın ve hafif yutkunmaların
Kadar gerçek mi her şey?
Uyuyamadığın geceler
Rüya görmemek için
Yorulursun
Gitmek istersin 
Gidebilmek daha uzağa
Bir daha görmemek için
Gülümsersin, sadece dudaklarınla
Bittiğini kabullenmek kolay değil
Hep bir 'ya' kalıyor içinde
Susarsın
Zaman geçiyor hızla
Yaklaşmak gelişine, hissederek
Anlamsız bekleyişler
Sonu hüzün olan
Kaybettiklerin bununla sınırlı değil
Daha fazla kaybediyorsun
İçinde dönüp durdukça bekleyiş
Huzursuzsun

Gri Kentin Öğrettikleri

tecrübeler kelimelere döküldükçe güzelleşiyor
şiirde, şehirde, yaşadıklarımızda güzel
biz kaldırımın resmiyet olduğu yerde doğduk
ve uyanınca gördüğümüz her semtin duvarında
geceden yapılma, sprey boyalarla yazılmış
aşk notları, devrim manifestoları, yasaklar
anıları kahverengi şişelerle tazeliyorduk dostlarla
sakaryada, konurda, olgunlarda, tunalıda
koşulları her zaman eşit gelmeyen denklemi
ceplerimizi yoklayıp çözüme kavuşturarak
somut bir şeyler koymaya çalışıyorduk ya da anlamaya
kimin canı sıkkınsa onu hakkı fazlaydı ama
çöktüğümüz kaldırım taşlarında, siyasetten konuşuyor
denk kafalar olduğunda konu futbola kadar uzanıyordu
çekirdek üstü kola muhabbete eğlenceydi
polaroid bir film karesine şimdilerde sığdırılmayacak
aşklar yaşıyorduk, platonik olduğunu herkesin bildiği
sigara içiyorduk park köşelerinde okul çıkışı
hayatın orta yerinde, kimsesiz bırakılmış çocuklar gibi
hep bir umudun peşinde yol almaya çalışıyorduk
gün geçtikçe kötü hatıralarında biriktiği
çocukluğumuzdan sıyrılıp daha bir büyüyorduk
sonra sırtımıza en büyük tekmeyi
en çok sevdiğimizden alıyorduk kuşkusuz
bir şekilde yuvarlanıp yeniden yola koyulmasını
biliyor ve gri kentin içinde öğreniyorduk
devrimlerimizden, sevgilerimizden söz ederek
Artık gecelerin gündüzlere uzanmasına gerek yok. 
Kim nerede olmak isterse orada kalsın. 
Üstüme gelmeyin. 
Hayat bir mavinin altında ki huzur değil. 
Karanlık ne kadar başımın üstünde durursa o kadar mutluyum, o kadar umutlu. 
Kaybettiklerimin sayısı yaşımla orantılı ve kaybettiklerimin hiç bir açıklaması yok. 
Neden kaybettiğim, neden yaşamak zorunda kaldığımın anlamı yok. 
Yalnızlık bir kanca olmuş üstümde o bana değil ben ona tutunuyorum. 
Zamanla alışıyor insan yalnızlığa.
Sudaki denge bende olsa, su-sardım.

Zaman olgunlaştırmış bizi
Peki, eskittiğini kimse fark etti mi?

Her şeyin bir nedeni
Her kaybın bir özleyişi
Her tercihin bir vazgeçişi
Böylesi bir denklemde yüzüyorduk 

Bir bahanesi vardı olmamışlığımızın
Özü ve kabul görmüşlüğü
En eksik yanlarımızın
Kendini tamamlamaya beş kalmışlığımız
Kalıcı olamamaktan yana

Buymuş yani "olmak"
Bitebilmekteymiş
Senin için hep "olmamak"


Alfa!, Lazy eight!, Temel sekiz!, Yelkenler fora!,
k(a)dına.

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...