30 Ekim 2018 Salı

Nefes Alabildiğim Bir Aralıkta Kısacık Bir Yazı

İçiyorum, çokça, unutmak için yinede beceremiyorum...

İyi akşamlar sayın dinleyen, İnsandan Öte burası!

Duyuyor musun  beni? Yazdıklarım sana ne anlam ifade ediyor. Kimim sende ben. Kan, ter içinde sabahı zor eden bir bedenden söz ediyorum. Hiç bir zaman geceye teslim olmasa da gün boyunca acıyan bir beden. Gecelerce... Geceler çok karanlık. Duyuyor musun uzaklarda? Uzanmış boylu boyunca, sözcükler boğazımda düğümleniyor. Bağırmak istiyorum çoğu zaman, en çok metro altında, sırtımı dayamışken soğuk duvara. Gece eve dönüşlerimde yani. Dönmek istemiyorum. Başım dönüyor, sarhoşum belli. Kalabalığın hareketine katılıp ilerlemek istiyorum. Onlar durmasın ben yanlarında koşturayım istiyorum. Zamanı geldiği her vakit, cehennem kuyusuna düşüyorum. Ateşler içinde değil, kanlar içindeyim ve hiç umurunda değil...  

K(a)dına
Hayat senden kalanlar için pek zor şimdilerde
...

24 Ekim 2018 Çarşamba

Gece Kalabalıkmıydı Önce

"... sevmek kimi zaman rezilce korkuludur,
insan bir akşam üzeri ansızın yorulur..." 
                                                                                                 A. İlhan

İyi akşamlar sayın dinleyen, İnsandan Öte burası!

Işıklı bir akşamüstü, erken yağmaya başlamıştı yağmur. Erken yanmaya başlamıştı sokak lambaları... Cadde göz alıcı ışıklarla erken bir geceye sürükleniyordu. Adam başını kaldırdı, kül rengi gökyüzünden dökülen damlalar yüzünün bütün kirini temizledi. Başını eğdi. Göz ucuyla etrafına baktı usulca, utanarak, her şeyi kavramaya çalışarak. Bir gün hangi zaman aralığında, hangi kesitinde hayatın bilmeden, bir benzerini yaşamayacağını düşündü. Hiç bir ayrıntısını kaçırmadan uzun uzadıya izledi...

Paltosunun önünü usulca çekti. Hızla azalan kalabalığın ardında kocaman kaldırımın ortasında yalnız ve üşüdüğünü fark etti. Yağmurun kin güdercesine toprağa yağmasına dayanamayıp, beş altı adım attı. Arkasında göz alıcı ışıklarla süslenmiş bir kafenin kaldırıma uzanmış tentesinin altında bekleyen kalabalığın içine yerleştirdi kendini. Bir puzzle'ın son parçası gibi. Onlardan bir farkının olmadığını hissetti. Üşümesi hafifledi. Gözleri yine geniş kaldırımda hızla sığınmak için bir boşluk arayan insanlara yöneldi. Adımların hızına yetişemediği bir akış.

Saatine bakarken çok geç olmadığını fark ettiği bir yanılgı gökyüzünü iyice sarmıştı. Damlalar seyrekleşti, sığındığı tentenin altı gibi. Paltosunun önünü ne zaman açtığının farkında olmasını sağlayan üşümesi, olanca gürültüsüyle günlük yaşamını sürdüren şehrin geniş kaldırımına düşürmüştü yine kendisini.

geceye, kadına ve yağmura
yeniden gel bekliyorum
   

14 Ekim 2018 Pazar

BİR'de SIFIR

Yani geldik gidiyoruz,
Elde var sıfır,
Hem de bir sürü sıfır
Alt alta koy hepsi yine sıfır
Sıfıra sıfır elde var sıfır

İyi geceler sayın dinleyen, İnsandan Öte burası!

Sıfır yalnız başına ne kötü bir şey öyle, yanına başı dik bir dikilmedikçe, hiçe dönüyor... 

Sen haklıydın, hep işe yaramaz'lardaydı benim gönlüm. İşin işine özlem eklerini soktun, kitapları, şarkıları, seni değil. Çok ağladım. Sorun değil. Çok özledim. Sorun değil. İşler yolunda... Yaşadıkça senden ayrı kalıyorum. Çocukluğumu buluyorum karşımda, aklımı kaybedecek kadar çok bilmişim her şeyi. Bu sabah aslında ayaklarımın ucunda ki soğuğu görünce anladım, büyümüşüm... 

Yalnızdım... Yanlıştım... 

"Nasılsın?"

Ben iyiyim...

Kendimi yolda görseydim mesela bugün; hani olur ya şu halimle karşılaşsaydık bir yerlerde... Derdim ki; hüznün rengi açmamış yüzünü, hiç yakışmamış. Mevsim sonbahar iken birde. Ellerini tutardım, derdim ki; biliyorum anlatma... Sarılırdım, derdim ki; üzülmeden, tedirgin olmadan, paniğe kapılmadan sabret, bekle. Koluna girerdim, derdim ki; gel yürüyelim biraz açılırsın, hava güzel. Bir banka otururduk sonra bir yerlerde. Pastahaneden sevdiği pastadan ve kahve alıp. Sırtını sıvazlardım, derdim ki; bu günlerde geçecek diğer zor günlerin geçtiği gibi. Üzülme... Derdim ki; güçlü ol, bedenin, renkli ruhun heba olsun diye doğmadı... 

Kendimi yolda görseydim bugün, ayrılırken arkasından uzun uzun bakar; içimden mutlu olmasını dilerdim, hatta dayanamaz bağırırdım arkasından. Derdim ki; sırtını dik tut, bütün ağrıların dinecek, derin bir nefes al,  bütün varlığınla sarıl bana ve yeniden başla. Seviyorum seni, arayı fazla açma, yine gel!

Sende öyle!

Yine gel! 

Bu gidiş sana göre değil...

K(a)dına
Sıkışıklık içinde parça parça eziliyorum
Ruhuma çarpa çarpa derin yaralar açıyor yokluğun
vücudumda
Ruhsuz kentlilerin arasında öyle bir kaldım ki;
kendimi sarıyorum

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...