7 Kasım 2018 Çarşamba

Bu Gemi Nereye Gider, Kimler İner, Kimler Biner

Ne kadar sessiz; odam, yollar, şehir ve sen

Günaydın sayın dinleyen, İnsandan Öte burası!

Eskisinden yabancı gözlerin, gözlerimde hiç dinmeyen bir acı. Eskisi gibi değilim sanıyorsun ben, o ilk gün tanıdığın kadın değilim diyorsun. Seni bilmem ama hakkımda bildiğin ne varsa yanlış. Senin gözlerinde görüyorum gerçek kendimi. Saatler yürüsün, feda edelim anıları. El birliğiyle taşıyalım en ufak tortusunu da alıp bahara. Giden yazın ardında. Güneşi görürüz elbet, ısıtır da ışıkları. Kuş sürüleri gelir, şeffaf bavullarıyla. Isınmaya başlar yedi kıta, dört deniz. Yeşiline doğar ağaç dalları...

Bekle.

Duraksadım bir anda. Her şey normaldi. Oldukça normal bir gün doğumu... Sabah her zaman olduğu gibi erkenden kalktım, kahvaltımı yaptım, kahve içtim, sigaramı yaktım, usulca doğan güneşi izledim. Şehrin parlayan camlarına göz gezdirdim. Soğuktu epeyce... Evdekilerle konuştum. Uyanmışlardı. Normal bir gündü işte... Gerçekten normal. Bir gece yarısı saat 02.30 olduğunda aklıma yine düştüğünde birden durdum. Oysaki ne yalnızlık birikmiş içimde. Kendimden sakladığım çoğul bir yalnızlık. Onca şeyler yaşamış bir insan olmaktan yorulmuş. Kendine gücü yetmeyip sevdikleri için her şey yapan bir insan olduğumu fark ettim o an... Neden mutluluğumu kaybetmiş olduğumu düşündüm. Neden gece bana bu kadar sessizken, insanların çığlığını duyamadım. Sustum... Kendimle konuştum ve anladım ki koca bir yalnızlığın içinde ölmüşüm... Oysaki etrafımda konuşabileceğim birileri varken, neden böyle olur ki insan?

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...