19 Ekim 2019 Cumartesi

Bilinmez


Bana hiç bilmediğim bir şeylerden bahset. Hiç görmediğim yerlerden, hiç tanımadığım insanlardan. Bana kendinden bahset, seni tanımadan önce yaptıklarından. Hiç yalan söylemeden, hiç utanmadan.

Sıkılmadan…

Yapabilir misin?

Bilmiyorum.

Ben şimdi kocaman kentin gecesine oturmuş, eskiden anlattıklarını anımsamaya çalışıyorum. Elimde mürekkebi uçmuş bir kalem, rengi solmuş bir kâğıt ve masada bir paket sigara, çakmağım, limoni acılıkta bir bardak kahve, bunları yazarken seni düşünüyorum. Hayatım gözlerimin önünden geçiyor, gülümsüyorum batan güneşine sonbaharın, aklıma gülüşün düşüyor, susuyorsun…

Öyle işte,

Böyle zamanlarda, yani bu denli çok oturup düşündüğüm zamanlarda harekete geçmek istiyorum. Kaybolduğum zamanlarda bulmak istediğimi, bulunmak istediğimi anlıyorum. Arayışın ne durduğum yer ne de gittiğin yer olmadığını biliyorum. Ne kaybolduğum zamandır arayış, ne kaybolduğun.

O bilinmezindir.

Başkalarına anlamsız gibi görünen pek çok şey aslında evrende senin için en anlamlı şeydir. Onu kaybettiğinde lime lime kopuş başlar. Sonra Dostoyevski karakterine dönüşüverirsin ve şöyle monolog bir düşünce oynar zihninde; “beni anlamayacaksınız, çünkü katil benim”

Mucize

her şey çürür zamanla biter yoklukta, titrerken için dinmez sandığın göz yaşların kurur özlediğin neşeli günler kapında biter deli gibi sarılırsın sevgiye, o son nefesini verirken bir kaç anı kalır zihninde her gece uykuya dalarken kalbinde değer bulan her ne olursa olsun yaşamının mucize olduğunu anlatan

Bir Düş

geceleri Samanyolunu seyrederken beni saran huzurum, mutluluğun sahnelendiği bir tiyatro sahnesi sanki gece üstüme örtülüp de yalnızlığım sessizliği bozarken düşünceler berraklaştı su olup... meğer mümkünmüş her şey yaratabilirdim bir orman da, soğuk betonun içimi titretmesinin nedeni de bendim. çizgiler, kurallar, limitler içimdeki korkunun eseriydi. halbuki biz bir ağaç olmalıydık, nazım'ın dediği gibi ancak becermedik biz... can yaktı hep, canı yanan affetmek onursuzlukla lanetlendi her zaman kurumuş bir ağacın hışırdayan yaprakları gibi, her rüzgarda başka yöne savrulan ürkek ve biçare hallerdeyiz. bizi dünyanın hakimi yaptı belki korkularımız, şimdi dünyanın efendisi korkaklarız.

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...