30 Nisan 2015 Perşembe

Gerisi Ses

Varoluşun çekirdeğinden büyümüş

Hangi nesnenin gerçeği yeter kendine

Hayat dediğin doludizgin akarken

En çok kullandığın sözcük onun adıydı

Her anının onunla eşlenmiş olduğu

26 Nisan 2015 Pazar

Velevki

Ne zaman sigaram bitti,
ne zaman ilk sakalımı kestim hatırlamıyorum
Velev ki çokta iyi çıktığını söyleyemem
"Biraz büyük babana çektin" der annem
oda öyleydi, köseydi derlerdi.
Büyüyünce babam gibi tıraş olmak isterdim
ben tıraş olurken annemin babamı izlediği gibi
eşiminde beni izlemesini isterdim
Hayal bu ya
hiç bir zaman böyle olmayacakmış meğer
zaten öyle hiç sevilmedim
ama sevdim, ikisi ciddiydi

25 Nisan 2015 Cumartesi

Aşk

Aşk dedi,
Boynuma saçlarını doladı
Dudakları dudaklarıma yakın
Ellerini belime dolamıştı
Unuttur bana
Aşk dedi
Bir düzüne insan
Bak etrafında
Bırak beni
Unutalım
Arkasını döndü
Bir sigara yaktı
Aşk dedi
Susalım artık
Kül oldu her şey
İtiraf etmem gerekirse
Güzeldi
Geçen günler

20 Nisan 2015 Pazartesi

Bekliyorum


Kaldırım ve Ankara’nın sonbahar yaprakları
Ben bir şehirde terk edilmiş, yıkık dökük virane
Saçlarını örgü yapmış dolaşırken 
Veda etmek için önce bir araya gelmeli
Sen gittin ve ben pencereleri açtım
Karanlık, sokak lambalarının aydınlatamadığı
Odamın içinde günlüklerime yazamadığım adın
Hüzün en çok gülümseyenlere yakışır anladım
İçimdeki fırtınalı kışlara rağmen
Bu acımasız hayat ve öğrencilik yıllarım
Sıradaki benim, hüzün içinde duran
Gece yarısı tatlı bir soğukluk içimde
Her yazdığım şiir biraz senin olsun diye
Hangi kelimeyi seçsem bir o kadar 
uzak, Duruyorsun benden bu gece
Hesapsız her sorgusunda hayatın
Süresi yirmidört saate çıkan ağlamanın
Yalnızlığına kadeh kaldırmış bekliyorum

Yumurta Kabukları


Üçüncül bir eylemle hatırlatmak isterim
Okuyacağını bildiğimden kayda geçiyorum
Adın ağzımda yeni bir dil, içimde ikinci bir ses
Bütün günahları işlemişken yalan konuşuyoruz
Kırılmıştım, habersiz gel gitlerine
Kırılmak yumurta kabuklarına mahsus değildi
Gecelerimi kaplayan yanıtsızlık
Gündüzlerimi de kaplıyor beşer dakika arayla
Bütün bu olanlar neyi anlatıyor
Artan ve azalan hiçbir şey yok
Dışarıda güneş yok, hava soğuk ve kasvetli
Yitik bir kent, sorumsuzca yapılan mimari
Ortasında bombok bir ben, sancılı
Hayal gücümü ortaya çıkaracak bir şey yok
Bana kızma sadece sevilmek istemiştim

16 Nisan 2015 Perşembe

Rengarenk

Umutsuz şiirler yazan şairleri okudun mu?
Bir yalnızlık yazar
sessiz harflerle geceye doğru
Ben okudum bir kere
Neşe yoktu, hüzün çoktu
Mavi, siyah, kırmızı, beyaz, rengarenk
hep kendisine aşık olunacak kadın
Seni son kez sevdiğimi söylüyorum
Sonrası mı?
Mevsimlerden yaz olsa bile
Bir hayat kurmalıyım, yeni şiirler,
yeni kelimeler
Hüzünleri askıya alıp
yine acımasız olmalıyım,
yine çocuk…
Kederim bende kalsın,
sen neşelerle oyalan
Ortasında öpüştüğümüz sokak,
Kırılgan kaldırım taşları,
unutma
Her aşk bir devrim,
bir yolculuk hikâyesi
Bütün yenilgileri duyacağım sabah
Gün bitecek, yorgun, düşünceli
ve gece
Uyurum ve her şey geçer,
Üzülme…
ki üzülmeyecek kadar iğrendin benden
Anlıyorum yaşamalıyım sensiz,
dile getirmeden…
Belki sen,
Belki ben,
Kentin gürültülerini üstümüzden atıp,
Kavuşuruz yeniden…
Kısa bir şiir;
Seni Seviyorum...

15 Nisan 2015 Çarşamba

Adam sandık yazdıklarımıza konu aldıklarımızı
Oysa adam olmadığını anladık duyduklarımız
Başka insanların ağzında konu olduğunda...
Çocukken masal anlatırlardı
Başımı yastığa koyduğumda
Sonunun güzel olduğunu sandım
Oysa masal bitmeden uyuyakaldım

12 Nisan 2015 Pazar

Önsöz

İkinci tekil şahısa şiirler yazıyorum
Yarım bırakılmış karmaşanın içinde
Bütün tutarsızlıklar renk bulmuş
Ardışık cevapsızlıklarla çevrili, geçiyor nisan
Üstüne gecenin ağırlığı çökmüş
Ağrılı sahneler eşliğinde
Geçiyor her kitabın önsözünde

11 Nisan 2015 Cumartesi

İlk'ler

Seni ilk defa gördüğüm gün yüzün güzeldi,
çekik gözlerin siyah kaşların ve kıvırcık saçın
Seninle ilk defa konuştuğum gün sesin güzeldi,
                                   kışı ısıtan bir merhabayı sunan
Sana ilk defa sarıldığım gün tenin güzeldi,
                                   kokusunu hala burnumda hissedebildiğim
Senin ilk defa elini tutuğum gün ellerin güzeldi,
                                   oje sürmeyi acemice becermiş tırnaklarınla
Seni ilk defa öptüğüm gün yine başa döndük yüzün güzeldi,
                                    burnunun altında ince pembesi dudaklarınla

10 Nisan 2015 Cuma

İlk Sahnesi

Yağmurlu bir Cuma sabahı pencerenin ardında sen
Girerken kapıdan içeri konuşabileceğimi bile bilmeden
Tesadüf olamazdı, seni fakültede bu saatte görmem
Ah genç bayan, kıvırcık saçların gündüz sahnesine çıkmış
Koltuk kenarına oturup, Dramaturji’ni izlerken
“İltifat” adına bir şiir okuyabilseydim keşke
Konuya geri dönersek, geçen Cuma nerdeydin?

Gel Desen

Velhasıl,
Keşke bende var olsam düşüncende
Karanlığın çatallaşmış kırıklığı,
Akşam yaklaşırken içim heyecanlı
Zamanını saydım,
Tam kaldırım kenarından geçerken
Kuşlar, karanlıktan korunmak için
Ağaçlara göç ederken
Güneşin batışına inat, karşımda gözlerin
Ah! birde sesini duyabilsem
Seni dinlemeyi öğrenmek
Mesafe uzun, yeti seyrek
Etrafımda ki bütün saatler durmuş
Senin geçmeni bekleyecek
Nisanı bahara bağlayan tel kopuk
Ne ilgisi var diyeceksin
Üşürken sen, geçip giderken
Gel desen, bir gel desen
Hazır karşımdayken,
Sonsuz bir sefere çıkmak istesen
İnatçı bahar gelir, ben gelirim, sesin gelir
Bedenini saran bir el gelir
Yüzünü güldüren bir ten gelir
Gelir de gelir,
Gel desen iki kazanın ortasındaki bakışın
Anlamı gelir
Kırık dökük ruhlarımız kendine gelir

9 Nisan 2015 Perşembe

Son'a Kalan

Aklımın karışıklığı odama yansımış
Dört duvar arası sana yazılan
cümlelerden ibaret
Beyaz kâğıt üstüne mürekkep lekesi
Perdeme ve kıyafetlerime sigara kokusu sinmiş
Efkârım üzerine, fazla yakmamın neticesi
Belli aralıklarla gözlerime düşen hatıralar
Acıyla, kim bilir kaçıncı kez birlikteyiz
Başlıyorum ama iyi bitiremiyorum kuşkusuz
Heyecanlıyım her konuşmamızda, çocuksu
O son buluşmayı geciktiren hangi cümleyi kursam
Yüklüyorum kendimi hüzünlerin arkasına,
akşam vakti
Nefes aldığım her an ağırlaşmakta
Tesellim, görebilme ihtimalimdi seni
Beceremiyorum ya, onu da yazmış olduklarımla
Hani tek beceremeyen bende değilim burada
Biz hiç beceremedik desem, daha doğru aslında
Sevgi dolu bu dünyada el ele gezmeyi
sevmeyi, terk eylemeyi
Bu ne biçim son böyle,
tekrarlanan
Tekrarlaştıkça gelenekselleşmeye başlayan
Tekrarı reddeden, tekrarı aslında sevmeyen
bir son


boşversene, vaktin varsa çay içelim…

8 Nisan 2015 Çarşamba

Yeniden


Her şey sırası geldiğinde oluyor
    çözülüyor
Bir sırası var her şeyin baştan beri
başlangıç
Geçmişimizden sekmiş, fırlamış, görünmez
Aramızda kayda almadığım bir boşluktan geçen
Bir şey var kilitleyen birbirimize
           inatçı
Sessiz hareketlerini hissettiğimiz bir hayalet
Dili ahenkli, cümleleri tastamam
Şimdi dur, zamanı var daha
  buraya bir parantez aç
Hiçbir şey olmamış gibi geçir vaktini
Yatağına yatmadan saatini kur
      tik tak, tik tak
İçindeki gücü diri tut
            gülümse
Biz cümleler kurduk ya, gece düşünsün
                  ekleyeceğin bir şey yoksa kapa parantez

2 Nisan 2015 Perşembe

Sevilen Seveni Sevmez

Şimdi adını haykırsam şehrin en kalabalık yerinde
Gözü dönmüş zamanın, unutmuşsundur çoktan
Belki de susmak en iyisi, unutmak değil de
Zaten ben burada değilim, üstelik sende yoksun
Galileo’ya inat dünya yuvarlakta değil
Yoksa geri gelmez miydin yanıma

Baksana su samurları bile akıntıya kapılıp gitmemek
için el ele tutuşup uyuyorlar
En güzel iç serinliği de uyurken unutmak
631 sana neyi hatırlatıyorsa, beni de
o kadar hatırlayacaksın zamanla

Düşünüyorum da bir süre sana yazdıklarımın arasında
vakit darlığı çekiyorum, zaman kısa
yazılacak çok şey var daha
Ölümle, nesli tükenen insanlık soyuna bakınca

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...