https://www.youtube.com/watch?v=uO3IG-oRpis
Köşede bedenim sıkışmış. Ruhum karanlık canavarlar üretiyor, gölgemde hayat bulan. Aydınlıktan bu yüzden kaçınıyorum. Cevabını bildiğim sorular, tekrar ediyor, tekrar ediyor içimde, kendimi gizlediğim köşede, sonra cevabı mırıldanıyorum. Cevap çok basit; özlemek... Sadece bir telefon uzağımda olmasına rağmen, söyleyemiyorum.
Sonunda boşluk. Aynaya baktığımda, gözlerimi
göremiyorum ve her
yanım çaresizlik duvarlarıyla örülü gibi dibi olmayan bir kuyu. Karanlıktan da korkuyorum, aydınlıktan da. Yerim yok, biliyorum. Yokluğu iliklerimde hissettiren var olmanın, verdiği hiçlik tadı ile o hiç bilmediğim müthiş tadını
özlettiren derin sonsuzlukta kayboluyorum. Boş tarafına
bakıyorum yaşamın ya da dolu. Gereksiz olan, unutulmuş, vazgeçilmiş tarafı ya da düzenli, hırslı, başarılı ve güçlü.
Anlamam gerek aslında hiç yok olmadığımı ya da var olmadığını, benliğimin... Öğrenmem gerek çevremdekileri, yönümü bulmam
gerek. Devam etmem gerek. Dünyamı aydınlatan
umutların hep bir yerde ışıldadığını itiraf etmem gerek kendime. Işığımı söndürenlere, aslında var
olmasalar bile göstermem gerek, karanlık ve aydınlık arasındaki benzeşmeyi.
Nerede olduğumu biliyorum şimdi ve her geçen saniye daha iyi
anlıyorum "Yaşa dünyada gördüğün her şeyi" derken hiçbir şeyin
yaşamamaya değer olmadığını. Dolu yanını görüyorum şimdi tüm bunların ve daha
fazlasının. Yaşıyorum şimdi, kelimenin tam anlamıyla ya da...