7 Mayıs 2013 Salı

Delilik Hikayeleri 1

     Dokunuşundaydı hayat, mevsimin baş edemediği yoksunluktu yalnızlık. Sıcaktı iklim ama üşüyordu bedeni kuşkusuz. Bira, patates tava ve tuzlu fıstıktı muhabbetinin çekilebilir tek yanı. Hep hızlı yerdi sanki önünden alacaklar gibi kendi sahip olduğu masaya bolca söylediği meze tabağını. Hafiften bol giyerdi, göbeğinin görüntüsünden rahatsız olduğu gerçeğini saklamak için. Sonra bol giyinmesinin mazeretini aşırı sıcaklara yorardı, rahat ettiğini, terletmediğini söylerdi etrafında ki dostlarına. Dostları mı ? Aslında yoldan geçenlere laf atıp masasına buyur ettiği insanlardı. Büyük hayalleri olduğunu hiç duymadım. Zaten her konuşması o kadar bayat oluyordu ki insanlar onun ayık mı ? sarhoş mu ? olduğunu bile düşünmeden içlerinden delinin biri diye düşünüyorlardı. Zararsız, yalnız kalmış, cebinde fazlasıyla parası olan, sadece muhabbeti iki bira içmeden çekilmeyen eli açık bir deliydi. Hiç sigara içtiğini görmedim, edilen ikramları geri çevirirdi elinin tersiyle.
     Ben mi kimim ? Bu adamı böyle kaleme alan benim işte. Ben her gün gelip aynı masaya, aynı saatte oturan, soru bile sormadan önüne fıstık, patates kızartması ve bira koyan o gencim. İster barmen deyin, ister yamak, isterseniz de garson. Önemli olan anlattığım hikayeyi dinleyeceğinizden şüphesiz en büyük deli sizsiniz.
     Dokuz yıldır aynı yerde bir çok insana servis yapan bendeniz. Ne cansız karakterleri canlı hale getirdi bu beden hayalinde bir bilseniz. Okuduğunuz hikayeler gerçek mi ? yoksa hayal ürünümü ayırt edemezsiniz. Siktiğimin barında yıllarca köşeye sıkışmış ekmek derdinde olan ben, tek hobim yazmaktı. Hazır kalem elimde dostlar bu kez de kendi hikayemi anlatayım size.
     Sayfalar dolusu yazıp kafanızı şişirmek değil amacım. Başta da dedim ya hayalde var gerçekte var beni anlatırken size. Siz artık kendi içinizde yorumlayın gerçek mi, hayal mi diye, ben bir sigara yakıp bira içeyim bide.
     Bundan tam dört ay önce başladı şimdi anlatacağım hikaye. Arkadaşlarla her zaman olduğu gibi ayakta durmuş muhabbetin en kralını ediyoruz. Bacak arası bilimi yaptığımız doğrudur kuşkusuz erkek erkeğe. Elimizde kartondan çay bardakları ve sigara. Havayı hiç sormayın. Ocak. Dışardayız ama güneşli bir gün, meğer onun geleceğinden belliymiş güneşin açması bu gün. Yan tarafımızda bankta oturan kız arkadaşlar var onların yanına gelenmiş meğer güneşi açtıran. Biz de boş değiliz hani, geniştir çevremiz tanırız bir çok kişiyi. Dedik. Buyur edin diye aralarında tek tanığımız kara kızımız Eceye. Kırılır mı ? isteğimiz hemen buyur edildik.  Başladık muhabbete.Hiç sevmem yeni birileriyle edilen ilk ağız dalaşını bende. Vasıfsız bir olay gibi gelir yaptığım sanki. Ta ki gözlerini gözlerimin içinde hissettiğim ana kadardı hepsi. Sanki konuşurken başka şeyler söylüyordu. Sormayın ne diye... Sizinde başınıza gelmiştir böyle bir olay elbet. Anladınız mı şimdi beni. Diyeceksiniz ki aşık olan biri dört aydan sonra neden bu kadar keyifle anlatır kendini. Derim size var mı sizden ötesi. İnsan sevse de sevmese de gelecektir keder illa ki. Neden üzecekmişim kendimi. O da beni bir süre sevdi. İşte benim anlatacağım da bundan ibaret fazla bir şey beklemeyin. Ne diyordum dostlar, yine bokunu çıkarttık anlattığımız hikayenin. ne yapayım alışamadım gidişine vurdum kendimi hikayeye başlarken anlattığım Deli İsmail Abi gibi alkole, sigaraya, esrara. Aslında ondan daha da fazla deliye. Aklımı aldı derseniz o güzel, normal görünüyorum ama akıl ne gezer. Biz değilmiydik hikayeleri seven, aşkından deliye dönen halk kahramanlarını benimseyen. Alın yemi deli kahramanınız bendeniz nacizane yazarınız. Ne olur benim hikayemde anlatılsa ilden ile, söylense aşkımın kelimeleri dilden dile aşk nameleri diye...
     Şimdi böyle yazınca size. Hiç anlatmak gelmedi kalemle onca şeyi size. Bir gün gelin anlatayım fazladan vaktiniz vardır umarım dinlemeye. Hem birer kahve içeriz karşılıklı hatırı kalır, hem uzun uzun konuşuruz adı kalır. Benden size tavsiye deli olmasanız bile gülün kendi kendinize...

Diri diri yanıyor bedenim
Büyüdükçe güzelliğini kaybeden her şey gibi
Kaybediyorum kendimi
Bu şehir ismimi heceliyor
Al beni Tanrım yanına
Ben artık dayanamayacağım

Gözlerinden uyku gittiğinden beri
Derin derin çekersin içine geceyi
Sessizliğine bir müzik eşlik eder
Yalnızlığını yıldızlar aydınlatır
Yutkunursun gece ağırlaştıkça
Geçmişini düşünürsün geleceğinde
Bu gece son işte dersin
Sabah olunca yine gülersin

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...