Bazen,
Bazen üzerinize siner...
Eve döndüğünüzde koklar
durursunuz hatta. Kazak, gömlek, tişört, hırka her ne ise onu gördüğünüzde
üzerinizde olan şey, yani bu “koku”nun sindiği şey; ona sarılıp uyudunuz
zamanlar olur. Mutlu uyur, mutlu uyanırsınız. Hele bir de o sevgili rüyanıza
teşrif etme zahmetine de girdiyse, işte şimdi değmeyin keyfinize...
Kafanızda binlerce anıya,
an-a çağrışım yapma gücüne sahip olan yegâne “koku”dur o. Sadece geçmişe değil,
hayal kurup paylaşamadığınız, planlar yaptığınız geleceğe dair anlara da
çağrışım yapar.
Hafızanızdaki “koku”dur.
Onsuz geçirdiğiniz anlarda, içinizi kaplayıp her hücrenizin ürpermesine,
yumuşamasına neden olan, ona kavuşmayı beklediğiniz anlarda burnunuzda özleme
tüten ama sevdiğiniz insanı kucakladığınızda burnunuzdaki, hafızanızdaki
“koku”dan binlerce kat güzel olan, geride kalan “koku” tazelenir...
Nasıl en çok sevilen
replik, şiir, şarkı unutulmazsa, o “koku” da unutulmaz. İşlemiştir o kalbe bir
kere, kalpten beyine. Gözlerinizin önüne gelen sevimli yüz, kulaklarınızın hiç
bıkmadan duymak isteyeceği sesi beraberinde getirir.
Zordur unutmak. İçine
gömersin belki, dilinden de sökersin ama asla kalbinden sökemezsin. Eğer
sevdiysen, eğer gerçekten sevdiysen, unutamazsın...
Sonra bir süre dağıtırsın
kendini, kilo alırsın, kilo verirsin, saçlarını kestirirsin, saçlarını
uzatırsın, saçının rengini değiştirirsin, sakallarını uzatırsın. Yeni
birilerini sevmeye çalışırsın, olmadık insanlarla tanışırsın, olmadık yerlere
gidersin, eve kapanırsın ve sıkıştığın o an en yakın arkadaşına; “ya dosttum
kafama sert bir darbe vursan da ben de her şeyi, hatta kendimi bile unutsam”
dersin…
Ta ki akşam olup, başını yumuşak yastığa koyduğunda, en inatçı uykuya direnirken göz kapakların, o gül yüzlü meleğin sureti tavana vurana kadar, her şeyi unutuldu diye düşünürsün. Yutkunursun yeniden, aklından temizlemek için sevgiliyi.
İyi geceler, sayın dinleyen.
Tabi, böyle bir şey
mümkünse…