27 Ağustos 2017 Pazar

Ben de seni bekliyordum, efendim. Buyur, otur.

Düşünüyorum da efendim, bunun böyle olması lazımdı, diyorum. Diyorum çünkü; kırık bir zamanın üstüne kırılgan hayallerde kurmamalıyız. Beni bir türlü sevemiyordu. Aslında seviyordu da sevemiyordu. Hakkı da vardı. Beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti efendim. Nasıl olduğunu biliyorum. İleri sarılan bir şarkı, naftalinlenip bir köşeye koyulan eski bir kazak, okumak için hiç kapağı açılmadan çantada dolaştırılan bir kitap. 

Olanların sizin gördüklerinizle bir ilgisi yok efendim. O da şimdi benim gibi bir şeylerden uzak, yaz günü tozlu sokaklardan geçip gidiyor. Gitsin! Düşünmesi bile tuhaf ediyor, o kişiyi. Olan her şey ruhumda oluyor aslında. Bakıyorum elgince mutluluğa, bağımlısıyım bu yüzden umutsuzluğumun. Bu bir veda konuşması değil efendim, bu bir kaybedişi kabullenme durumu. Bu yenilmenin getirdiği bir hazımsızlık, herkese karşı savunulan şeyin yalandan ibaret olması, düşünülen şeylerin aslında hiç söylenememe hali. Bu bir karmaşa bütünlüğü, hiç çözülmeye çalışılmamış düğümlü bir ip, bu öyle bir şey ki efendim, artık bir dinleyicisi yok. Söylemeyemiyorum, s harfi eksik bir kelimeyi...


# https://www.youtube.com/watch?v=EFJ7kDva7JE #




"Şu senin tutkulu sesin var ya;
Ortak güzellik artı yara izi. "
— Cemal Süreya

Düşün bakalım, sen neye aşıksın?

"Aşk çeşit çeşittir: Ne kadar tanıma ve yaşama biçimi varsa o kadar da sevme biçimi vardır. Biri bedenleri sever diğeri fikirleri. Aşk, Güzellik İdeali’ne ulaşıncaya kadar süren bir yol alıştır."
#Sokrates#

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...