20 Ekim 2013 Pazar

Merhaba Yine Ben

     Merhaba yine ben. Hani şu uzun süredir kendi içinde bir şeyler yazmaya devam eden delikanlı. Belki bir gün birileri tarafından keşfedilmeyi bekleyen. Bu sefer ellerim boş geldim ve biliyor musun sana anlatacaklarım var. Üstüne giydirilmiş o tanrıça elbisesi hangi ütopyanın ürünüdür bilemem ama bizim dünyamızdan almadığın malum. Şunu bilmelisin ki senin tanrıça olduğun gün bende bir ateistim.
     Ölüm arkam sağım solum pardon yanlış oldu, ölüm arkam sağım solum. Aaa yine yanlış oldu, ölüm arkam sağım solum. Her neyse. Çokta önemli değil. Takılmayalım...
Nerede kalmıştık? Ha! "Merhaba. Yine ben."
     Dürüst olmak gerekirse aslında bir çok konuda dürüst olmadım, dürüst biri olmayan birinin dürüstlük kavramı üstüne dürüst olmaya çalışması ne derece komik. Ya da tek dürüstün ben olduğumu düşünürsek, benden sonra kalan herkes aslında değil. Kusura bakma saçmalıyorum işte. Dürüstlük aslında bu kadar önemli değil. Kim takıyor ki bu devirde zaten. Alabildiğince sahte kelimeler boğazlarında insanların dökülmeyi beklemeye hazır dudaklarında. Bak yine çok konuşmaya başladım.
     Ortalama yirmi metrekarelik odamda nefes alabildiğim kadarı ile susmaya çalışıyorum şu an ama elimde değil, dışarıda ki yağmurun bıraktığı soğukluk sokakta yaşayan insanların kaderlerinde ki o kötü durumu aklıma getiriyor. Sen nasıl Tanrıçasın diye düşünürken. Kendimin de bu durumda onları düşünmem için bir sebep görmediğim aklıma geliyor. Ama düşünmeden edemiyorum işte. Üzülüyorum. Hemde çok...
     Ve ben şunu istiyorum, yani bunu aslında başka istediklerim de var ama şunun olmasını çok isterdim.
     Her neyse…
     Bir martının üstüne atlayıp, kaçırıp buradan beni uçurmanı o kadar çok isterdim ki. Neden mi martı. Bilmem okudun mu sende daha önce hiç konuşmadık. Okumayı seven birisin ama kaçırmış olabilirsin o eşsiz Richard Bach'in martı kitabını. İstersen bir ara verebilirim okuman için. Çok eski bir basımı mevcut elimde...
     Ne diyordum... Hah işte! Yakalayamadığım huzurun peşine düşür beni. Martı'yı iyi kontrol et ve yola çıkmadan da yanına al bir kaç simit. Aç kalmasın hayvancağız. Beni Satürn'e kadar götürsen yeterli. Çok sıkıldım galaksimizde aynı yerde durmaktan. İnsanlar Dünya'da kıta değiştirip duruyor sürekli. Bizde bir farklılık yapalım. Beni bırak Satürn'e. Sonra sen istediğin gezegene gidebilirsin. Mesela Mars ama orada Marslı Canavarlar olabilir. Yanında olmadığım için seni koruyamam. İstersen benimle gel. Kırmızı pelerinimi yanıma aldım hem. Bu sayede çabucak kaçabiliriz canavardan. Çok canımız sıkılırsa gideriz Kripton gezegenine alırım seni sırtıma. Bırakırız martımızıda özgürlüğüne...
     Yine kaptırdım kendimi bak. Ne söyleyecektim ben sana. Dur. Dur! Yeniden Merhaba...
      Ben şu tıklım tıklım otobüs kadar bir yalnızlık içindeyim, uyumuş numarası yapıp yaşlı ve  hamile sessizliklere yer vermiyorum. Oturduğum günler aslında pek olmamıştı. Yine de bir gün bende yapmak isterdim. Bu kadar kötü olmaktan bir şey olmaz herhalde. Hep iyi olacağız değil ya...
     Bak yine ne diyeceğimi unuttum ya. Neyse...
     Merhaba yine ben ve beni özledin mi?

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...