22 Haziran 2014 Pazar

Günah

Bu bir andır gezimizin tamamen hayali olduğu
Bu unutulur
Kendimi bir türlü öldüremedim
İçimde ki şiirselliği mahvettim
Kendine yakından bak dosttum
Ve ulaşmış olduğun çürümüşlüğün derecesine
Kanının günahını inkâr edemezsin
Bütün o yolları, şehri, kadını
Yolların genişliğini izleyen bütün o insanları
Belki sonradan adını bile unutacağın insanı sakın üzme
Çıplaklığından utanma, onlar;
Aramızda dolaşmak için giyiniyor, hem de iyi giyiniyor
İyi giyinene iyi değer verdikleri için

17 Haziran 2014 Salı

Delilik Öyküleri -Düş Sancıları-

     Kahretsin yalnızca işimde değil kadınlarla bile başarılı olamamıştım hayatta. Sayısını benim bile hala kesinleştiremediğim birçok sevgilim olmuştu. Ne zaman isimlerini sayacak olsam bir türlü dilimin ucundan ileriye gitmeyen. Her defasında çok iyi başlamıştık bu kez çok iyi olacak diğerlerinde yaptığım yanlışları yapmayacağım desem de öncekilerle neden ayrıldığımızı bile unuttuğum için ardı arkası kesilmeyen küçük tartışmalar zamanla her şeyi yiyip bitiriyordu. İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyler derler ya o cinsten. Yine böyle bir durumdayım şu aralar. Birbirimize sayıp sövmüştük dün gece. Sebepli sebepsiz her şeye sinirlenmiştik. Gün be gün birbirimizi öğütmüştük. Dişlerimizi hiç korkmadan bastırıyorduk ikimizde derimize.  Karşılıklı yardımlaşma yerine birbirimize uzanan ellerimizi keskin bıçaklarla kesiyorduk. Konuşmalarımızın yerini iğneleme almıştı. Derler ya dilin kemiği yoktur diye öyle işte. Her şey ucuz bir rekabete dönüşmüştü. Kıskanıyorduk biraz biraz birbirimizi fakat birilerinden değil, kendimizden. Bir kere içine girdikten sonra artık alışkanlığa dönüşen bir rekabet olmuştu. Hatta bırakmak istemediğin bir yarış, bundan delice haz almaya başladığım bir yarış ve bir gün sona erdiğinde benim için her şey sona ermiş oluyordu. İşte şimdi oturmuş yağmuru dinliyordum. Son zamanlarda kavanozun dibini görmeye az kalmış aromalı kahvemden yapmış, çubuğuna yerleştirdiğim afyonun etkisiyle oturuyordum. Eğer şimdi ölüp gitsem, bir kişi bile benim için tek damla göz yaşı dökmezdi. Böyle bir şeyi istediğimden değil, ama garip bir durumdu yinede. Afyonun bile faydası yoktu bu durumdan kurtulmama. Benim gibi hayatta başarısız olmuş zavallı benden daha yalnız kaç beden daha olabilirdi? Yine de yalnız değildim, benim gibi zavallı insanlarla doluydu dünya. Bokunu ettiği yeri temizlemeye gücü olmayan zavallı moruklarla. Oturup yağmuru dinlerken hayatımı ne uğruna harcadığımı düşündüm. İnsan bu hüzünlü düşünceye kapıldığı an yaşlandığını da fark ediyor aslında...

12 Haziran 2014 Perşembe

Delilik Öyküleri -Kaçış-

     O an sanki sokak tamamen boşalmış gibiydi. Hava serin, hafiften üşüyordu. Başını kaldırdı, adamın ona baktığını fark etti. Gözlerini sanki bir sinema salonunda, filmin ortasında sıkılmış gibi etrafı izliyormuşçasına bakıyordu, göz ucuyla. Tek fark bunun sinema salonu olmaması. Akşamüstünden biraz önce adamın her zaman oturduğu bara belli günler gelen kadındı.  

     Dışarısı epey sisliydi. Limandan gelen gemilerin düdükleri duyulabiliyordu. İçeri girdi ve içerisi de sigara dumanının sayesinde aynı şekilde sisliydi. Aynada saçını düzeltti. Tekrar kadına baktı. Kadın ona. O kadına. Bara yönelip bir bira istedi, her zaman olduğu gibi siyah. Etrafın kalabalık olduğunu geç fark etti. Gözlerini kadından ayırmadan kadının arkasında duran masaya geçti. Yavaş, yavaş birasını yudumlayıp, loş ışıkların içine karışan müziğe eşlik ediyordu ayağını vurarak.

     Bu gece gelmeden önce bir biraz içeceğini söz verdiğinden her zamankinden daha yavaş yudum alıyordu bardağından. Daha doğrusu bakışlarını çevirdiği yönden alamadığı için, içemiyor olabilirdi. Aklını karıştıran cümlelerle dolu olduğunu fark etti. Kadınla tanışmak için yerinden kalktı, hava gerçekten soğuktu, yarım bira bardağının altına bol bahşişli hesabı bırakmış dışarı çıkmıştı.

     (K)adına...

11 Haziran 2014 Çarşamba

HİÇ

Nedir masum olan?

Yok mu? Senin de sıkıldığın günler... Yok mu? Senin de yorulduğun günler... Yok mu? Senin de bunaldığın günler... Hey! Nedir bu gerginlik? Neyin kaygısı bu? Var mı sonunda cevabı? Var mı sonunda gün ışığı?
Kaybolmuşum ben. Kaybolmuşum, zifiri karanlığın içerisinde. Kaybolmuşum, insan kalabalığında. Yardım et bana. Ya da etme, sen bilirsin. Derin düşünceler mi yoksa istenilenlerin olmaması mı? Beklenmedik tepkiler mi yoksa ok gibi sözler mi? Çok sevmekten mi yoksa yorulmuş olmaktan mı? Bir takım korkular mı yoksa patavatsız tartışmalar mı?

Her neyse.

Sorular sordukça, içinde kayboluyorum. Yanıtsızlık, üstüme geliyor. Bir durgunluk çöküyor sonra. Dalıyor gözlerim. Karanlığın içindeki gün ışığını arıyorum. Umut var, ışık yok. İstediğim her şeyi hayal edebilir miyim?
- Küçük çocuklar gibi gülmek, balık tutmak, resim yapmak bütün renkleri kullanarak, seninle –  

Her neyse.

Cevabı olmayacak düşünceler içinde,
Söyleyecek çok bir şey yok...
Her şey değişir, virgülden öncesi de.


- Her sabah olduğu gibi bu sabah ve bundan sonraki diğer bütün sabahlar için Günaydın. -

10 Haziran 2014 Salı

Yalınayak

Beni ancak bir yağmurun altında yanarken anlayacaksın
Dudaklarından içeri sigara dumanını çekercesine
Günaydın deyişimden bir nefes öncesinde
Yalnız sende var yüreğimin nefesi
Nokta kadar kararlı, virgül kadar asil olmak
Sen hiçbir virgülü atlamadın dudaklarında
Öpüşmek, sarılmak falan değil, papatyalar toplayalım
Kâğıttan gemiler yapıp yüzdürelim
Birlikte gülmeyelim, gemilerimiz birbirine gülümsesin
Papatyalarımız solsun yan yana olmadığımızda
Evet, yine doğuyor güneş
Gece yine sabah oldu ve yalnızım
Vurgulayarak, üstüne basa basa söylüyorum
Sonu gelmek bilmeyen, ismini bile bilmediğim sancı’m
Saçlarınla başlayan bu aşk,
Başı eğri, kalbi kırık, yalınayak...

9 Haziran 2014 Pazartesi

Ve

Benimkisi üşümenin Moskova hali
Soğuk çay bardaklarında
Buharında demlenmiş iki şekerli çay
Boşuna heveslendiğim,
O bir dakikalık zamanın ardından
Uçabilirdim,
Koşabilirdim,
Başka bir dilde doğabilirdim.
Ömrünü sana adamış Attilâ olabilirdim
Suçsuz çarmıha gerilmiş İsa yahut
Glaukos olmak istedim Kirke’ye koşan
Ve ben
Senin sesinden
Günaydınlarla uyanmak isterdim
Sabah karşı, gün aydınlanmadan

8 Haziran 2014 Pazar

Nereye

İyi şeyler birdenbire olur bekletmez insanı.
Bambaşka bir yere gidiyorken, kalktım sana geldim.
Farkında değildim gelirken, seni karşılayacağımı.
Arkadaş olamıyoruz, sevgili asla.
Biz seninle birbirini tanımayan, tek taraflı tanımak isteyen,
İki insanız sadece, hepsi bu.
Bu çağın fiyakalı kaybedenleriyiz yani.
Ya da kaybeden, sadece benim.
Nereye gitmek istediğim,
Nerede olmak istediğim,
Olabilmek istediğim yer nerede...
Sana göre hiçbir yerdeyim,
Bana göre imkânsız sendeyim...

6 Haziran 2014 Cuma

Başım Üstüne

Bugün daha durgun ve solgunum.
Bir adım atsam, düşmenin korkusu.
Yerimde kalsam çürümenin, sessiz bir çığlığım.
Dönüyor söylediklerim kendime,
Birden oturduğum yerde donakalıyorum.
Gözlerin geliyor aklıma,
Gülüşünün önüne, perde gibi inen...
Kendinden emin tavırların, dik duruşun,
Biraz küstah, bir o kadarda çekici tavırların.
Can alıcı bakışların ve yandan gülümsemen,
Sıra sıra diziliyor gözümün önüne.
Alışkanlığım oluyor birden...
Durdurmaya çalışıyorum kendimi,
Başkalarına odaklanmak,
Mesela kapının önüne çıkıp bir sigara yakmak,
Yoldan gelip geçenleri izlemek istiyorum,
Her geçen insanda benzetmeler çıkarıyorum, sana ait.
Onlarca insan arasında, bir şeyler bulabiliyorum sana benzeyen.
Vazgeçersem bu sevgi olmaz,
Kavuşamayacağımı bilsem de yaşamalıyım diyorum.
Varsın kanım çekilsin acıdan korkmuyorum,
Senin verdiğin acı, benim başım üstüme.

5 Haziran 2014 Perşembe

24 Saat

Seni gördüğümde, tek düşünebildiğim saçlarının kıvrımıydı.
Ya da yanağına düşen kirpiğin
Seninle konuşmam gerektiğini biliyordum.
Fakat cümleye nereden başlayacağımı kestiremedim.
O yüzden böyle devam etmek zorunda hissettim.
Bunu sevdin mi bilmiyorum.
Günde seksen altı bin dört yüz saniyeyi seni düşünerek geçiriyorum.
Sen o gün konuşurken dudaklarını izledim.
Konuşurken-
Gülerken-
Konuşurken-
Gülerken.
Gözlerimi kapatıp gece ve gündüzün önünden geçtiğini hayal ettim.
Aşk bir hata değil,
Senin bundan kaçabilmen, benim kaçamamam beni üzen.
Gidip yeni birini bulamam, bulmakta istemem zaten.
Çünkü tek düşünebildiğim sensin...
Dedim ya günde bin dört yüz kırk dakika.
Genelde takıntılı olduğum söylenmez.
Kafama taktığım tek güzel şey, sen olana kadar.
Garip, ilginç ya da komik geliyor olabilir yazdıklarım sana.
Benim sorunumda tam bu işte.
Kendimi bu anlamda ifade edemem.
Neyse unut gitsin, hepsi benim suçum.
Her şeyi seni severek başlattım çünkü.
Yinede güzel bir şey olduğu kesin,

Ben sana şair, sen bana şiir oldun.

4 Haziran 2014 Çarşamba

Umut

İçimde bir yerlerde, küçücük bir umut var,
Her gün sensizliğe direnen,
Yaşamın bir başka adı direnmektir.
Eğer bir dilek hakkım olsaydı,
Hayatıma girip mutlu etmeni,
Senin de aynı mutluluğu paylaşmanı isterdim.
Sevmenin, nasıl bir şey olduğunu hissetmeni
Bir yanlışlık var; Sen bu kadar güzel,
Ben bu denli sevdalı, olmayacaktık.
En üzücü olanda ne biliyor musun?
Bir deniz kenarında oturamayışımız,
Dalgaların çarpmayışı ayaklarımıza,
Rüzgârın vurmaması yüzümüze...
Tatlı hayalim benim,
Bu kadar umudu nerden buluyorum,
Bende anlamıyorum...

3 Haziran 2014 Salı

Sevebilmek

Toprağın seni sevdiği kadar yeşilsin
Ağacın uzadığı kadar mavi
Köklerini saldığın kadar siyah
Ritüellerin olduğu kadar ciddisin
Mevsimin kış olduğu kadar soğuk
Düşünebildiğin kadar varsın
Düşüncelerinde o kadar varırsın
Sevdiğin kadar yakınsın

Sevebildiğin kadar uzak

2 Haziran 2014 Pazartesi

İstersen

İnsanlar, evler, sesler aramızda duvarlar gibi...
Yalnız senin gözlerin, sen,
İnsan her gün anımsar mı aynı şeyleri.
Hele bir gülüşün var,
Kelebek görse ömrü uzar.
Tek yanlı aşk nasıl da aptallaştırıyor insanı...
Zaten iki kişinin aynı anda birbirini sevmesi mucizedir.
Bütün çabalarım sana ulaşmak için,
Bütün mesajlarım, yazmalarım, şiirlerim.
Yanında olsam sesim kısılır, konuşamam.
Çocukça girişimlerim bu yüzden,
Öyle ama en saf çocuklar sever birini...
İstersen, rastlaşmak için elimden geleni yaparım.
İstemezsen, bir daha tekrarlanmaz hiç birisi.
Çıkar giderim olmazsa bu şehirden, sensizliğe.
İnan belli etmem, çıkar giderim sessizce,

Olmadı, birkaç sigara fazla yakarım.

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...