10 Ağustos 2017 Perşembe

Kağıda boş boş baktığımda kalemim adını yazmaktan öteye gitmiyordu. Durdum, derin bir nefes aldım. Geride çalan şarkının çalışma mesailerinde odanın duvarlarında en çok dalgalanan şarkının sözleri olduğu fark ettim. Aslında senin bu şarkıyı tekrar tekrar dinlediğini duyduğumdan beri ilk gün dinleyip sevdiğimden daha çok sevdim, hayat deniz'inde, tekin gelmeyen geceleri...
Holün ışığına kilitlendim sonra bir süre. Nefes alamıyor gibiydim. Daralıyordum. Bir saat önce kapattığım telefonum "yaşayamadıklarımıza susuyordu" 

Duymuyordum, gecenin sessizliğinde bile kalbimin sesini. Korkuyordum. Bir ölü ne kadar yaşar ise öyle yaşıyordum.

Sonra göz kırpan sokak lambası... Karşı binanın camlarından vuran diğer sokak lambalarının yansıyan parıltısı daha sonra... sonra aynı ışığa maruz kaldığımız akşamların özlemi. Sonra yine sen...

Sonra elim yazmaktan öteye geçen cümleleri yazdı... Yaş oldu...

Bana inan, tükendin benimle,
Bana güven, düzeltebilirim her şeyi...
Öyle...

Baktım bire süre daha fırlayıp alnıma çarpan cümleyi. Anlamını çok iyi kavradığım her şeydi. Bütün duyguların insan hayatında aynı anda yaşayabileceği bir yerdeydi. Bu "gösteri bitti" demekti.

Salona yürüdüm. Holün ışığını kapattım.

Telefonum çalmıyor.


Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...