8 Ağustos 2015 Cumartesi

Biraz Konuşmasak 17

Nasılsın,

Aklıma gelmişken sana da sormak istedim.

Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. Mutsuzluğumun nedeni başarısızlık değil. Kimsenin bunları çözebilecek kadar cesareti yok sanırım. Tek istediğim cevabı ne olursa olsun bulmak. Tırnak araları çamurlarla kaplanmış bedenlerin, bana yardım etmesi mümkün değil. Ya sen? Ya ben? Ben ise düğümlerimi çözmeyecek kadar kendimde değilim. Hatta son yıllarda o kadar üşengecim ki, üşengeçliğimden ayakkabılarımın bağcıklarını bir kez bağladıktan sonra, açılmamasına özen gösteriyorum. Kısaca benim yapabileceğim bir şey kalmadı. Bu yüzden bir kez de şansımı sende deniyorum. Bakalım bir cevabın vardır, belki. Üşeniyorsun diyebilirsin. Yinede üşengeç biri için, sorunlarımın yanıtlarını bulamaya gidiyor olmam ya da sana soruyor olmam, mantıklı bir durum değil. Tanrı’nın aydınlattığı yolumda, benim gibi çözülmesi mümkün olmayan düğümlerin içinden kurtulmaya çalışan insanları aramaya gidiyorum, yola çıkmadan ben çözebilirsen ne âlâ. Çözmezsen anlarım. Çünkü, kimsen çözüm için çaba göstermiyor, vazgeçemem. Hatta bu durumu kabullenip, gözyaşlarını boşuna dökmeyen insanlarla da tanıştım. Ben umut taşımıyorum. Aradığım çözüm falan değil. Asıl sorun, çözme isteğim bile değil. Çözüm mutluluğumu geri getirecek mi? İşte! Bütün meselem, çözüme ulaşan bir bedenin ne düşündüğünü öğrenebilmek…

Hayat kolay mı, çözüldüğünde? En anlaşılmaz yerinde hikâyemin nasıl biteceğini bilmek istiyorum, hepsi bu.

Sen biliyor musun sayın dinleyen?   

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...