Nasılsın,
Aklıma gelmişken sana da sormak istedim.
Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. Mutsuzluğumun nedeni
başarısızlık değil. Kimsenin bunları çözebilecek kadar cesareti yok sanırım.
Tek istediğim cevabı ne olursa olsun bulmak. Tırnak araları çamurlarla
kaplanmış bedenlerin, bana yardım etmesi mümkün değil. Ya sen? Ya ben? Ben ise
düğümlerimi çözmeyecek kadar kendimde değilim. Hatta son yıllarda o kadar
üşengecim ki, üşengeçliğimden ayakkabılarımın bağcıklarını bir kez bağladıktan
sonra, açılmamasına özen gösteriyorum. Kısaca benim yapabileceğim bir şey
kalmadı. Bu yüzden bir kez de şansımı sende deniyorum. Bakalım bir cevabın
vardır, belki. Üşeniyorsun diyebilirsin. Yinede üşengeç biri için, sorunlarımın
yanıtlarını bulamaya gidiyor olmam ya da sana soruyor olmam, mantıklı bir durum
değil. Tanrı’nın aydınlattığı yolumda, benim gibi çözülmesi mümkün olmayan
düğümlerin içinden kurtulmaya çalışan insanları aramaya gidiyorum, yola
çıkmadan ben çözebilirsen ne âlâ. Çözmezsen anlarım. Çünkü, kimsen çözüm için
çaba göstermiyor, vazgeçemem. Hatta bu durumu kabullenip, gözyaşlarını boşuna dökmeyen
insanlarla da tanıştım. Ben umut taşımıyorum. Aradığım çözüm falan değil. Asıl
sorun, çözme isteğim bile değil. Çözüm mutluluğumu geri getirecek mi? İşte!
Bütün meselem, çözüme ulaşan bir bedenin ne düşündüğünü öğrenebilmek…
Hayat kolay mı, çözüldüğünde? En anlaşılmaz yerinde hikâyemin
nasıl biteceğini bilmek istiyorum, hepsi bu.
Sen biliyor musun sayın dinleyen?