Gözlerimi açtığımda halen otobüsteydim.
Yolculukların en kötü anı, bir an önce geçmesini istediğiniz yolların seyrinde
ağırlaşmış göz kapaklarınızın birden kapanmasıyla, gözünüzü açmanıza neden olan
bozulmuş asfalt yolların varacağınız yere gelmeden sizi uyarmasıdır. Yinede ineceğim
yere yaklaşmış olarak uyanmam güzeldi. Daha önce onlarca kez kat etmiştim aynı
otobüs firmasıyla bu yolları. Değişen hiçbir şey yoktu. Asfalt yolların
bozulduğu yerler haricinde. Muavin, keyifli bir gün dilekleriyle anons
yaparken, doğruldum ve gerildim geriye doğru. Huysuz bir halim ve uyuşmuş bir
vücudum vardı. Yanımda koridor tarafına bakan koltuğun yolculuk boyunca boş
kalması güzeldi. Oldukça rahat geçirmiştim bütün bir yolculuğu. Uyuduğum
kısımları ve uyandığım anı saymazsak. Kaptanın park yapmasıyla orta kapıdan
kendimi dışarı atmam arasında vakit kaybı çok yoktu. İndim ve bir sigara
yaktım. Bavulum yoktu. Sırt çantamı aldığım gibi çıkmıştım yola. Kaçmak gibi.
Kendimde değildim, düşüncelerim susmuş, beynim bomboştu. Halen uykulu bir
tarafım olduğundan değil. Aksine otobüse bindiğimde olan yorgunluğumu geçiren
bir tadımlık uyku olmuştu, koltuk uyuşuk bıraksa da bazı bölgelerimi.
Sigaramdan bir fırt daha çektim ve yolcu kalabalığından içinden hafif
manevralarla sıyrılarak biraz öteye ilerledim. Gün batıyordu, o kadar güzel bir
görüntüydü ki böyle büyülü bir anda onunla olmam gerektiğini hissettim. Onunla
olmam. Ne kadar zaman sonra bilmiyorum, yanımda durup benimle aynı anı paylaşan
kızı fark ettim. Güneş gözlükleri manzaranın tadını çıkarmasına razı gelmese de,
çok güzel açık kumral saçlarıyla izliyordu gün batımını benim gibi. Onlarca
martının suya batıp çıkışını, güneşin battığı o anda bu görüntünün
yaşattıklarını sanki an durmuşçasına benimle beraber izliyordu. Gün tamamen
batana kadar öylece yan yana durduk. Yanıma gelmedi, konuşmadı, kımıldamadı
hatta. Benimle beraber martıları izledi. Ters ışıkta onlarca martı bize
yetişmeye çalışıyordu ve birden kayboldular. Hepsi bir anda, gidişlerini
izledik. Aniden. Kaçıncı sigaramı içtiğimi bilmiyordum, yorgundum, üzgündüm ve
martılar gitmişti, dalgalar biraz kendini hissettirmiş ve hafif bir rüzgâr
eşlik etmeye başlamıştı ona güneşe el sallar gibi geceye uğurlarken yerini.
Şehre varmam için otobüs durağına doğru yürüdüm. Şehrime vardığımda hava
kararmıştı, bitkindim ama uykum yoktu. İki şişe ucuzundan öküzgözü ve çalkarası
karışımı şarap alıp evime vardım.Telefonum ne yolculuk boyunca ne de
sonrasında çalmamıştı, telefonumun artık çalmayacak olması kulaklarımı sağır
etti. Onu bir daha duyamayacak olma düşüncesi mideme bir bıçak sapladı ve
beynim bomboştu. O kadar düşünemiyordum ki kendime yardım edemiyordum bile.
Kendime yardım edemiyordum. Fazlasıyla aciz hissediyordum kendimi. Ben hiç daha
önce böyle hissetmemiştim kendimi. Bana neler oluyor, Tanrım. Panik halinde evin
içinde dolaştım, salon, mutfak, yatak odası, banyo… Her yerde fotoğraflar, her
yerde hatıralar, eşyalar. Geceliği yatağın kenarından sarkıyordu. Komidinin
üzerinde en çok sevdiği şairin kitabı halen duruyordu. Tokası ve parfümü banyo
aynasının önündeydi. Tokadının izi hala yüzümde... Ağlaması hala gözümün önünde...
Gülüşünü hatırlayamıyorum. Olduğum yere çöktüm, ayaklarım taşımıyordu, oysa
ağır biride değildim. Yer çekimi daha bir fazla geliyordu sanki. Bir insan ne
kadar çökebilirse o kadar çöktüm, boğazımda acı bir tat, bedenim soğuk zemin
üzerine uzanmış dizlerimi karnıma çekmiş, ağladığımı hissediyordum. Ağladığımı…
Toprağın dibine indim, köklere sarıldım, kendime sarıldım. Ağladım, ormanları
besler gibi ağladım, vücudumdaki tüm kanı akıtır gibi ağladım, bir insan ne
kadar ağlamaması gerekiyorsa ben o kadar ağladım… Ağladım…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kafkaesque
Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...
-
Bugün kendimi öldürdüğüm gün, yeniden doğmak için bazen gereklidir bu. Bu ölüm beni cennete mi götürür, cehenneme mi bilemem. Ama daha önce...
-
Belki tavırların beni en ağır küfürlerden daha çok üzer. Yinede; Artık ağlamıyorum, İçimi görsen bi tuhaf olursun. Yitirmek bombok bir ş...