13 Mart 2015 Cuma

Hiç birine bu kadar sadık olacağımı düşünememiştim. Bazı insanlar vardır, toplumun içinde öylece yalnız, tek başına dolaşır. Bir süredir bende onlardan biriydim. Sonra yalnızlığımın yeni bölümünün içine onun görüntüsü girdi. Bakakaldığım…
Konuşmak istedim, konuştum. Bu güzeldi. Hiç konuşamamaktan korkarken, konuşmuştum. O an bütün koşullar buna müsaade etmişti. Zaman gelgitlerimin, hayatın bana verdikleriyle ilerlerken, onun varlığı daha bir artmaya başlamıştı üzerimde, seviyordum. İstediğim aşık olmaktı. Fakat, daha güzelini armağan etti. Kuşkusuz kendimiz olmak. Hiç beklemediğim bir sondu bu yaptığı, güzeldi. Herkesten farklı biri olup çıktı böylece…
İlk kez sarılmıştım, dün gece. Sokak lambaları yanıp, gecenin hafif esintisi ve lambaların etrafında beliren yağmur damlaları düştüğünde yere, saçlarının kıvrımından kokusunu ilk defa derinden içime çektiğim an.
O an bir ana dair ne varsa hepsi oradaydı, sokak kalabalıklaştı, araba ışıkları arttı, gece aydınlandı ve tüm yüzler sanki pencerenin ardındaki perdeyi hafifçe aralayıp arkasından bizi izliyor gibiydi. Geri çekilip kokusunu üzerinde yeniden bıraktığımda çekik gözleri bana baktı ve bir daha sarılmama izin verdiği o kelimeyi çıkarttı, dudaklarının arasından. ‘Bu taraftan da sarıl.’ Gülümsüyordu kuşkusuz. O an onu görmek, ona sarılabilmek Tanrı’ya dua etmek gibiydi. Hiçbir duyguyu gizlemeden, kusursuz sadece ona ait, onunla paylaşılan.
Çocuksu bir manevrayla ojeleri gösterdi. Tırnaklarını yediğini biliyordum sıkıntıdan. Uzatma kararı aldığını ve bu alışkanlığını bırakacağını söylemişti. Sonra ellerinin ne kadar küçük olduğunu test ettim. Avuç içini avuç içime koymak ve parmaklarımızın uzunluk farkını tartışırken hava kaldırmış ellerimizi sokak lambasında aydınlatarak, sanki dünyayı havaya kaldırmak gibiydi ağırlığını ihmal edip. 

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...