Merhaba;
Lanet olsun! Ne zaman başladı bu his? Nereden çıktı? Şimdi neden? Kendimi
hep yanlış şeylere hapsetmişim. İçmeyi seviyorum fakat son zamanlarda
sırtımdaki kahverengi lekelerin karaciğerimden kaynaklı olduğunu düşünmek, içki
içerken huzursuzlaştırıyor beni. İnandığım Tanrı ideallerimi engelliyor. Beni
son zamanlarda tanıyanlar ilginç bir insan olarak görünüyor. İlginç olmak gibi
bir derdim yok, çok zor bu. Gerçekten istediğim içinde yaşayabileceğim, yumuşak
düşüncelerin hâkim olduğu belirli ya da belirsiz bir yer ve rahat bırakılmak…
Günlerdir yazamıyorum, bir şeyler yazmama engel oluyor ve kollarımdaki
damarların parmak uçlarımı çektiğini hissediyorum, kalem tutarken zorlanıyorum.
Cümlelerimin düzensiz olmasını sağlayan beynim, yazmama engel oluyor. Kaç gündür
tek kelime bile ilerleyemeden yazılarımda, beynim uyuşmuş ve tek bir düşüncenin
altında tutsak, nefes almaya çalışıyorum. Başka düşüncelere açılan bir kapıya
girmeme müsaade etmiyor bir türlü. Üst üste yaptığım sert kahve çalışmalarım,
midemi fazlasıyla rahatsız etmeye başladı. Sigarayı da çok içmeye başladım.
İsyankârım. İsyankârlığım kendime. Kendimi toplamam lazım biran önce. Ben basit
biri değilim. Yaşadıklarım bana yakışmıyor.
Oysa sarı saçlarımı, yeşil gözlerimle taşıyan bedenimle, duygular kavramında
oldukça gelişmiş türüm. Kaybetmişim sanki bir şeyleri, anlamını bilmediğim bir
şeyleri. Anımsaya çalışıyorum, beynim buna da müsaade etmiyor. Tek bir düşünce
yoğun bir boşluk içine çekilmiş dönüp duruyor. Yazamamak benim yirmili
yaşlarıma küfür ediyor resmen. Yakıştıramıyorum kendime. Bilgi birikimim
olgunluk çağımın üstünde olmasına rağmen, yazamamak, ciddi bir takıntı.
Yakışmıyor gerçekten. Sadece yazamamak olsa sorunum yine iyi. Duyamıyorum,
kaçamıyorum, üşüyorum, sevişemiyorum, okuyamıyorum, koşamıyorum,
hissedemiyorum, tadamıyorum, öpemiyorum, koklayamıyorum, yiyemiyorum,
inanmıyorum, susuyorum, dinleyemiyorum, konuşamıyorum. İnsana dair ne varsa
eksik işte! Kahrolsun! Kahrolsun, hepsi üstü üste binip girişim deseni oluşuyor
beynimde. Oysa tek bir değişimle kırınım deseni yaratabilirdim.
Ağzımda
sürekli kuruluk hissi var. İçmediğim şey kalmıyor gün içinde, kurtulamıyorum.
İçim yanıyor, içim buruk. Oysa ne kadar alaycı olduğumu biliyorum. Kendimle
bile dalga geçmesini biliyorum. Yitirdiğim ne ise, o beni bulana kadar böyle
devam edeceğimden korkuyorum. Zaman akıyor, şehirler, renkler, insanlar
değişiyor. Neredeyim? Ne zaman son durağa gelip ineceğim? Mutluluk? Bilmiyorum.
Unuttum…
Unuttum sayın dinleyen,
güle güle.