8 Eylül 2015 Salı

Biraz Konuşmasak 20

Merhaba;

Lanet olsun! Ne zaman başladı bu his? Nereden çıktı? Şimdi neden? Kendimi hep yanlış şeylere hapsetmişim. İçmeyi seviyorum fakat son zamanlarda sırtımdaki kahverengi lekelerin karaciğerimden kaynaklı olduğunu düşünmek, içki içerken huzursuzlaştırıyor beni. İnandığım Tanrı ideallerimi engelliyor. Beni son zamanlarda tanıyanlar ilginç bir insan olarak görünüyor. İlginç olmak gibi bir derdim yok, çok zor bu. Gerçekten istediğim içinde yaşayabileceğim, yumuşak düşüncelerin hâkim olduğu belirli ya da belirsiz bir yer ve rahat bırakılmak…

Günlerdir yazamıyorum, bir şeyler yazmama engel oluyor ve kollarımdaki damarların parmak uçlarımı çektiğini hissediyorum, kalem tutarken zorlanıyorum. Cümlelerimin düzensiz olmasını sağlayan beynim, yazmama engel oluyor. Kaç gündür tek kelime bile ilerleyemeden yazılarımda, beynim uyuşmuş ve tek bir düşüncenin altında tutsak, nefes almaya çalışıyorum. Başka düşüncelere açılan bir kapıya girmeme müsaade etmiyor bir türlü. Üst üste yaptığım sert kahve çalışmalarım, midemi fazlasıyla rahatsız etmeye başladı. Sigarayı da çok içmeye başladım. İsyankârım. İsyankârlığım kendime. Kendimi toplamam lazım biran önce. Ben basit biri değilim. Yaşadıklarım bana yakışmıyor.  

Oysa sarı saçlarımı, yeşil gözlerimle taşıyan bedenimle, duygular kavramında oldukça gelişmiş türüm. Kaybetmişim sanki bir şeyleri, anlamını bilmediğim bir şeyleri. Anımsaya çalışıyorum, beynim buna da müsaade etmiyor. Tek bir düşünce yoğun bir boşluk içine çekilmiş dönüp duruyor. Yazamamak benim yirmili yaşlarıma küfür ediyor resmen. Yakıştıramıyorum kendime. Bilgi birikimim olgunluk çağımın üstünde olmasına rağmen, yazamamak, ciddi bir takıntı. Yakışmıyor gerçekten. Sadece yazamamak olsa sorunum yine iyi. Duyamıyorum, kaçamıyorum, üşüyorum, sevişemiyorum, okuyamıyorum, koşamıyorum, hissedemiyorum, tadamıyorum, öpemiyorum, koklayamıyorum, yiyemiyorum, inanmıyorum, susuyorum, dinleyemiyorum, konuşamıyorum. İnsana dair ne varsa eksik işte! Kahrolsun! Kahrolsun, hepsi üstü üste binip girişim deseni oluşuyor beynimde. Oysa tek bir değişimle kırınım deseni yaratabilirdim.

Ağzımda sürekli kuruluk hissi var. İçmediğim şey kalmıyor gün içinde, kurtulamıyorum. İçim yanıyor, içim buruk. Oysa ne kadar alaycı olduğumu biliyorum. Kendimle bile dalga geçmesini biliyorum. Yitirdiğim ne ise, o beni bulana kadar böyle devam edeceğimden korkuyorum. Zaman akıyor, şehirler, renkler, insanlar değişiyor. Neredeyim? Ne zaman son durağa gelip ineceğim? Mutluluk? Bilmiyorum. Unuttum…

Unuttum sayın dinleyen, 

                                 güle güle.

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...