5 Ekim 2019 Cumartesi

Bir şey daha


yazmak için ciddi nöbetlerimiz vardı, yaşanılan onca olayımız

çok şey yazmak lazım,

çok ama çok fazla konuşmak lazım,

uzunca sustuk

ama biz, işten, filmlerden, kimin ne yaptığından, memleket havasından…

adını düzgün telaffuz edemediğimiz kahvelerimizden yudumlarken oradan oraya koşuşturduk, sevemedik birbirimizi giderken, bencilliğin girdaplarında oturduk, başarılı belki de prestijli olduk…

üzülür gibi yaptık,

düşünür gibi,

sever gibi…

Bir yerlerdeler


sen
yağmur
üst geçitler
metro
kar
kuşlar
soğuk
üşümek
karanlık 
akşam
trafik
bir yürek

Eğer Güldürürsem


Bir ben mi tıkanmış hissediyorum, her şeyi normalmiş gibi yaşayamıyorum. Gerçekten o yüzündeki gülümsemeyi en içten haliyle bıraktığım için mi yalnız kalıyorum. Şikayetçi olduğumdan değil, sadece gerçek bir ayrıntıyı kaçırıyormuş olma düşüncesi beni üzen. Yoksa yıllar öncesinde ben böyle olmayı seçtim. Ne kendime ihanet ettim, ne de başka birine.

O kadar…

O kadar ki, her şey artık!

O kadar, o kadar fena ki…

Belki ne zaman yazmak için kalemi elime alsam üstünü karalamam sözcüklerin bundan. Çünkü ne yazsam yetersiz, sancılı hissettiriyor cümlelerin gücü. Cevabını bildiğim soruları sormuyorum, sorsam incineceğim samimiyetsizliklerinden. İyiymiş gibi, düzgünmüş gibi, doğruymuş gibi davranışlarından. Olmayan, aslı astarı olmayanlardan incinmek yerine, duymamak, uzak kalmak daha iyi.

Hem ne demiş Çehov bir yerinde geçmişin;

Başkalarının yalanlarını dinlemek ve yalanları yutmuş göründüğün için seni aptal bellemelerine göz yummak, alçalmayı sineye çekmek, dürüst, özgür insanların yanında olduğunu açık açık söyleyememek, üstelik yalan söylemek zorunda kalmak, gülümsemek… Hayır, hayır, beş para bile değeri olmayan bir lokma ekmek, bir sıcak köşe, bir mevki için çekilmez bütün bunlar. Böyle bir dünyada yaşanmaz!


Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...