16 Temmuz 2013 Salı

Çünkü, çok zor anlıyor musun? Ortada hiçbir şey yokken, tam şuan; bir kağıda bakarak seni anımsamak. Unutmak ama vazgeçmemek. Unutmak ama hala hatırlayabilmek. Hatırlamayınca bitiyor zaten, unutunca değil. Kilometrelerin hiçbir şekilde uzağa götürmemesi. Çünkü bazen bunlara göğüs gerip hayata mutlu bakmaya çalışmak çok dayanılmaz anlıyor musun? Alakasız insanların gülüşlerinde aklıma gelebilmen. Sonra burada, durup dururken göz yaşı dökmek ya da dökmemek için kendini tutmaya çalışmak. Ellerini öptüğün, hatta avucunun içini bile öptüğün birinin; artık hayatında olmaması. Zor hani şimdi beni daha iyi anlayabiliyor musun? Sevgisinden hiç şüphe duymayıp, gözün kapalı güvendiğin birinin hayatında olmaması ama saçma sapan, hiç sevmediğin kişilerin inatla hayatında kalması, inatla hayatından gitmemeleri. Çok saçma anladın mı? Beni sevdiğini söyleyen birinin, şimdi beni gördüğünde yüzüme bakmaması. Hiç abartmıyorum, eskiden bana koşa koşa sarılan birinin. Bazen çok acımasız işte hayat, anlıyor musun? En çok yanında olduğuna inandığın birinin, zamanla asla yanında bi’ daha olamayacağını bilmek ve bunu bilerek uykuya dalmak. Bunu bilerek bi’ şeyler yapmaya çalışmak. Eskiden, “Onun için yapıyorum” dediğin her şeyi artık sadece kendin için yaptığını anlamak. Bazen, aniden, ortada hiçbir şey yokken, “Gerçekten de bitmiş ya” deyip hayata devam etmeye çalışmak. Zor gerçekten çok zor. Nasıl anlatsam ki, hani bazen düşündüğünden daha çok zor anlıyor musun? Birinin seni unuttuğunu bilmek değil de, artık unuttuğunu hissedebilmek ve bunu bilerek hayatını sürdürmek; çok zor, çok fazla zor. Anlatabildim mi? Bilmiyorum. Anlatamadım ya. Ben anlatmayayım en iyisi.
Saçlarının rengini değiştirmişti gitmeden şehirden. Erkek arkadaşının gözlerinin önünde son kez bu halde gülümsemek için kuşkusuz. Gördüğünde onu olmadığı kadar sinirliydi belkide giderken zamanın verdiği ağırlık yüreğini zorluyordu. Ya da öyle düşünüyordu adam. Sanki o anlık zaman durmuş sadece hakaret ediyordu göz bebekleri kararlarını karşısına geçmiş. Giderken bırakmanın uzak hüznü, paylaşılmış son sözcükler ve eline bırakılmış son hatıralar kadına özgü. Adama bırakılmış. Yüreği hiç bu kadar acımamıştı geride bırakırken yaşayan umutlarını, korkuyordu sevgisinin yok olup onu uzaklarda bırakıp kaybolacağından, kimsenin bilmediği bilmesini istemedikleri sevgilerini... Zaman artık ayrılık rüzgarı taşımıştı otobüs durağına, dudağına son bir öpücük ve göz yaşı gizlenen elmacık kemikleri üstünde ki gözlerin içine.


***Şimdi yalnız oturuyordu. Her zaman ki haliyle yalnız, bar köşesine kendisini atmış, düşüncesinde kadın kuşkusuz. Ona söyleyemediklerini yazıyordu eski bir not defterine çay renginden daha sararmış yapraklarını siyah pilot kalemle kadın şehirden giderken...
Beş para etmez bir hayat yaşıyordu. Elinde uzun süredir bitirmek için taşıdığı kitap vardı. Mutsuz görünüyordu sadece, biraz suratı asık biraz düşünceli. Sanki aklından atamadığı bir düşünce sarıyordu bedenini. Çok acıttığı belliydi. Ne zaman kalabalık bir ortamla karşılaşsa, gülüyordu ve o anda bile aklındaydı düşündükleri. Onlara öyle üzgün, kırgın, kaybetmiş görünmemek istiyordu. Kalabalığında bunu anlaması gerçekten zordu. Bir ben vardım onun bu halini gören. Son bir kaç haftadır bu haldeydi. Her seferinde önümden geçerken sormak istedim neyi olduğunu ama insan tanımadığı birine nasıl olur da anlatır ve ne denir ki şimdi karşısındakine. Belliydi çünkü; her şey bitmişti ve kendini de onun için bitirmeye başlamıştı. Bana nasıl açıklayabilirdi bu halini, açıklayamazdı elbet. Aklıma koymuştum yarın yine geçtiğinde buradan soracaktım bu kez, diyecektim neyin var. Bakalım neler diyecek genç adam. Sizi onunla tanıştırmak için gerçekten sabırsızlanıyorum. Sizin gibi gençlerin onun derdine ortak olmanız için iyi kulak verin.Yalnız değiliz hiç birimiz, hiç yalnız olmadık biz. İçimizde hep birilerini taşıdık. Onları şehirlere götürdük, onlarla beraber yeni lezzetler keşfettik, onlarla beraber oynadık. Hiç yalnız değiliz, yalnız olamadık. Beden-i Dışsal bir yalnızlık yaşadık sadece. Üşüdüğümüzde yanımızda olmayan bir yalnızlık. Öyle kaç kere üşümüştük gerçekten. 

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...