25 Haziran 2015 Perşembe

Biraz Konuşmasak 8

İyi akşamlar,

Ardımda bıraktıklarıma odaklanıp, önünde neler olduğunu bir süre görememişim. Kalan son kibritleri de tükettim, bir kıvılcıma hasret, görmeyi unutmuş gözlerim. Zifiri karanlık mabedinde ölümle yüz yüzeyim. Bedeni mi toprağa emanet etmeyecek kadar güvensizim. Gündüzü geride bıraktım. Kalanlar ise bir avuç kum tanesi. Konuşmayı unuttum, suskundu celladın ayak sesleri...

Bahsi geçen bir umut yoktu geleceğim de. Umutla ilgili bahsi geçen bir şey yoktu gündüzümde. Yıllarca, sele, çamura göğüs germiş, iti köpeği adam yerine koymuş, rüzgârı selamlayıp, güneşi ağırlamış ve koskoca bir çınar ağacının dalları altında mevsim değişimini izlemiştim. Artık çınar ağacından eser yok. Kurumuş ve kökleri bir uçurumun kenarında son buluyor.

Yıprandım, aldatıldım ve terk edildim. Oysa içimde korku bilmeyen bir çocuk kalbi, gözlerimin etrafında yetişkin birinin tecrübe çizgileri ve geçmişimde sevdiklerimin bıraktıkları izler vardı. Oysa daha yeni alışmıştım. Etrafımı çevreleyen kuru bir kalabalık, ikram edilmeyen demli bir çay eşliğinde adımı anarken, ben çoktan yolu yarılamıştım. Halbuki daha yeni yeni alışmıştım…

Sisli bir perde aralanıyor şimdi ve sahne alır gökte yıldızlar yerini ciddi çok ciddi. Bir kısmı bulutlar ardına gizli. Samanyolu ayağımın dibinden başlar, ufukta bulutlara karışır görünmez. Biraz üzgün, biraz da endişeli bir yürüyüşün beni götüreceği diyarı hayal etmeniz mümkün mü?

İyi akşamlar, sayın dinleyen.

Biraz Konuşmasak 7

Hey, merhaba,

Ödünç almam gereken biraz zamanınız varsa, kaybetmenin tek kişilik sanat olduğu hakkında bir şeylerden söz etmek istiyorum.

Küçük bir adamım, basit kelimelerle uzun paragraflar kurarak derdimin yahut söylemek istediklerimin bir parçası olup beni dinlemenizi istiyorum hepsi bu.

Yo ben delirmedim. Yanılıyorsunuz hepiniz. Yağmur sağ olsun, şu kapkara benliğimdeki neşeyi sağlıyor. Dünyanın en güzel kadınına her gece bir şeyler yazmak benim varlığımı ona hatırlatan en güzel eylem. Deli değilim ben, ne de şizofren, seviyor olabilirim. Yani sizde benim gibi bu duyguyu bir şekilde tanımışsınızdır ya da bir gün tanıyacak belki de tanımak üzerisiniz. Olayımız bu değil, benim söylemek istediğim birkaç şey daha kaldı.

Benim için Tanrı’nın hediye ettiği en güzel şey kısa bir, iki, üç, dört, beş… satır bir şeyler yazma yeteneği vermek. Neresi bir şizofrenlik belirtisi olabilir, kitapların varlığını göz önüne aldığımda.
Yorgunum. Dün çok keyifli bir akşam geçirdiğimi söyleyebilirim ve geç uyumamın da yorgunluğuma katkısı büyük. Bedensel yorgunluğum aslında bununla ilintili. Benim yorgunluğum bedenselliğin biraz önünde. Tek istediğim başımın onun tarafından bir kez okşanması. Saç tellerimin arasına giren parmakları hissetmek ve sonsuza dek öyle kalması.

İnsan, içinde yok edilemez bir varlığın, kendisini unutmasını kaldıramaz. Sanki hiç yaşanmamışçasına, hiç tanımamışçasına orada bir yerde olduğunu unutmasını kaldıramaz. Demem o ki zamanla unutulacağım ve unutulduğumu düşünüyorum.

Ve diyeceğim o ki,

Yağmur az önce yine başladı, hafif hafif atıştırdığı görebiliyorum pencereme vuran sokak lambasının ışığının altında düşününü. Vaktiyle, ‘Aşk’ güzel şeydi. Çok yanlış zamanda ya da hiç karşılaşması mümkün olmayan insanlardan olmasaydık keşke. Biz neydik bilmiyorum, biz olduğumuzu söyleyebilen sadece benim herhalde. Büyük bir rastlantının içinden öteye geçemediğimiz. Zaman ve mekan ayrımı bütün süreçlerin önüne geçmiş iki kişiydik, başından beri biz olmadığımız gerçeğini kabullenemediğim iki kişi.

Ben ve o.  

İçimde şu an kavga etmeyi bile beceremediğim.

İyi geceler, dinlediğiniz için teşekkürler…     

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...