İyi akşamlar,
Ardımda bıraktıklarıma odaklanıp, önünde neler
olduğunu bir süre görememişim. Kalan son kibritleri de tükettim, bir kıvılcıma
hasret, görmeyi unutmuş gözlerim. Zifiri karanlık mabedinde ölümle yüz yüzeyim.
Bedeni mi toprağa emanet etmeyecek kadar güvensizim. Gündüzü geride bıraktım.
Kalanlar ise bir avuç kum tanesi. Konuşmayı unuttum, suskundu celladın ayak
sesleri...
Bahsi geçen bir umut yoktu geleceğim de. Umutla
ilgili bahsi geçen bir şey yoktu gündüzümde. Yıllarca, sele, çamura göğüs
germiş, iti köpeği adam yerine koymuş, rüzgârı selamlayıp, güneşi ağırlamış ve
koskoca bir çınar ağacının dalları altında mevsim değişimini izlemiştim. Artık
çınar ağacından eser yok. Kurumuş ve kökleri bir uçurumun kenarında son
buluyor.
Yıprandım, aldatıldım ve terk edildim. Oysa içimde
korku bilmeyen bir çocuk kalbi, gözlerimin etrafında yetişkin birinin tecrübe
çizgileri ve geçmişimde sevdiklerimin bıraktıkları izler vardı. Oysa daha yeni
alışmıştım. Etrafımı çevreleyen kuru bir kalabalık, ikram edilmeyen demli bir
çay eşliğinde adımı anarken, ben çoktan yolu yarılamıştım. Halbuki daha yeni
yeni alışmıştım…
Sisli bir perde aralanıyor şimdi ve sahne alır gökte
yıldızlar yerini ciddi çok ciddi. Bir kısmı bulutlar ardına gizli. Samanyolu
ayağımın dibinden başlar, ufukta bulutlara karışır görünmez. Biraz üzgün, biraz
da endişeli bir yürüyüşün beni götüreceği diyarı hayal etmeniz mümkün mü?
İyi akşamlar, sayın dinleyen.