3 Kasım 2012 Cumartesi

Kadınım

Seni özlüyorum kadınım,
Ayağındaki pabucun, 
Tırnaklarında ki ojene varana dek.
Rüzgarda savrulan saçlarını özlüyorum.
Hani şu omuz altlarına kadar uzanan, 
O ipeksi hafif toprak rengi saçlarını.
Özlüyorum!
Toprağa dikilen bir fidanın,
Gökyüzüne varana kadar çoğul
Haliyle.
Özlüyorum seni,
Kirpiklerindeki bakışlarınla,
Göz bebeklerinde ki beni, arzulayışınla. 
Uzakta, çok... 
Çok uzakta olsan da 
Özlüyorum...
Özlüyorum işte! 
Böyle havalarda.
Böyle havalarda, çok özlüyorum!
Hani... 
Bahardan çıkıp, kışa girdiğimiz aylarda.
Hani...
Yağmurun Ankara'ya ilk yağdığı anlarda.
Başını pencereden çıkartıp,
Toprak kokusunu,
Yağmur kokusunu,
Aldığım anlarda.
İşte! 
Böyle havalarda, özlüyorum seni.
Kadınım.
Elini tutabilmeyi özlüyorum.
Yürümeyi, koşmayı, yağmurun altında ıslanmayı,
Sakarya'da oturmuş yağmurunu seyrederek,
Ankara'nın.
Herhangi bir katta ki köhne bir barın... 
Balkonunda.
Bir şişe birayı paylaşarak içmeyi.
Özlüyorum!
Kaybettiğim andaki halini özlüyorum.
Giderken, bıraktığın cümleleri özlüyorum.
Geri gelmeyişini özlüyorum.
Özlüyorum!
Bir annenin çocuğunu...
Belki okuması, 
Belki çalışması, 
Ya da askere gönderip...
Hani yolunu bekler gibi,
Hani deliler özler gibi,
Kokusunu bir daha duymak için.
Bir daha sımsıkı yavrusuna sarılmak için.
Bütün kudretiyle Tanrı'ya dua eder gibi,
Ona yeniden kavuşmak için.
Bekler ya hani...
İşte öyle bekleyip, öyle özlüyorum.
Kadınım!
Özlüyorum.

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...