15 Aralık 2019 Pazar

Karanlığın İçerisinde Kayan Parlak Bir Yıldızdı Elbette


Kendimden olanca gücümle kaçmaya çalıştığım, beceremediği anladığım hayatın götürdükleri içerisinde kalıcı olan tek duygunun geçmemiş oluşu. Yine gözlerime soğukla bulaşan gözyaşı, melankolik ruhumda birikmiş pespayeliğimi ortaya çıkarıyordu bu gecede, bekleyişin içinde. İhtiyar öğütlerin torunu rolüne büründüğüm son on dört yılda irdelediğim hiçbir konunun sonuna varamamış olmam ruhumdaki bilge cehaletin, geliştirmeye çalıştırdığım küllerine aittir.

Hatırladığım nadir anılardan birinde, otobüs durağının sisli ışığında, kestane tezgahının is bıraktığı kaldırımda, soğuk kış günleri geçiyordu. Yaşadığım şehir yılların soğukluğunu, karın cazibesine daha doğarken maruz bırakmıştı. Sobasız, samanla karışık çamurdan ahşaba vurularak yapılan barakalarda yaşadığı, gözlerindeki donukluktan belli olan bir çocuğun üşümesi. Ateşin adaletsiz tavrındaydı. İstemsiz eylemleri, kırılan arzuları, misket torbaları, kirli elleri, şekerlemenin cezbedici tadından mağrur kaldığı içindi belki de, ürkek bakışlı sokak çocuğunun savunmasız elleri, arayışın tam ortasına dikilmiş beyaz bayrak gibi parıldadı gözleri.

Ben buradayım diyordu ses tellerinden eksilmiş, konuşmaya mecali kalmamış son bir umut. Bu yakarışı görmemem elde değildi. Uzanıp ruhundaki korkuyu yudumlamak için yeltendim. Otobüs geldi ve kalabalık otobüs kapısına yarış atlarına imrenir biçimde hücum etti. İkimizde şaşkın. Anlık koltuk kapma yarışı bittiğindeyse, gecenin bu saatinde onca boş koltuğun olduğunu görmem hangi kafayı yaşadıkları sorusunu bir kez daha getirdi aklıma. Neden bu karmaşa, ne bu delice acelecilik, hangi sebeple insanlığa bu kadar kinlisiniz diye düşündüm çocuğun karşısına oturduğumda. Bir süre gözlerinin içine baktım, oralı bile olmadı. Otobüsün penceresine başını dayamış insanların ayaklarına yoğunlaşmıştı gözleri. Kimdi onlar dimi? Ne yapıyorlardı? Sahte, parlak ışıklı suratları en ufak darbede patlayıp sönecek gibiydi değil mi? çocuk diye geçirdim içimden. Yardım etmeliydim, karnını doyurup bir kaç saat vakit geçirebiliriz sorunlarımızı anlatırız ve sonra susup ayrılırız diye düşündüm. Duraklar trailer sunumla bir başka durağa uzanırken, çocuğun sıska ayakları kapıya yöneldi birden. Kapıya yönelen diğer kemikler görüş açımı kaybetmeme ve çocuktan uzaklaşmama sebep oldu. Otobüsteki herkese yeniden çıkış verilmiş saf kan at olup hareketlendiler. Kapı açıldı, kırmızı duracak lambasının altında gözleri parıldayan çocuk kuyruklu yıldız gibi uzaklaştı bu sorumsuz evrenden. Bense putlaşıp eyleme dökemediğim düşüncelerimin arasında daha ezici gelen acı bir gülümseyişin içinde yana söne krater oldum benliğimde…

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...