2 Nisan 2018 Pazartesi

Yaşlı bir kızılderili ne kadar yanılabilir?

Bir ikinde vakti, oturdum; yazmakta zorlandığım, anlatmakta zorlandığım ne varsa sana onlardan bahsediyorum. Herkes yazıyor, herkes anlatıyor, bende anlatıyorum, bende yazıyorum, ben konuşamıyorum. Aslında anlatamıyorumda... Anlattığımı sanıyorum, kelimelerin doğru cümleler kurmadığını biliyorum. Kelimeler yalnız zamanda doğru cümleler kurar, ben seninle yalnız olmuyorum. Sen oluyorum, düğümleniyorum, kenetleniyorum, çoğalıyorum, çoğaldıkça ayrışıyorum, milyonlarca küçük hücreye ve her birinin söylediğini, her birinin söylemek istediğini tek bir nefesle dile getiremiyorum...

Gece yalnızken bir ton eksik görünen sokak lambası odama vururken; bir bakışın vardı, bir gülüşün, bir seslenişin, bir inancın. Düşlüyorum... Dudakların hiç olmadığı kadar kırmızı, gözlerin hiç olmadığı kadar parlak, sesin hiç olmadığı kadar suskun, hava hiç olmadığı kadar soğuk ve karanlık... Onu da aldın ve gittin. Gitmekte hiç kimsenin cesaret edemeyeceği kadar, yorgunken gittin ve giderken tek "gitme" diyecek kadar korkak bendim. Hayatın en olmaz yerinde, en olmaz zaman diliminde bütün karmaşıklığına, bütün zorluğuna göğüs gererek gittin ve dönmemekte ne kadar haklı olduğuna inanarak... Koşarak sarılmadan, gülerek uyanmadan, benim için dertlenmeden, benim kim olmam gerektiğini hiç bilmeden, alıp gittin. Hayallere henüz girmiyorum bile. Kurduğum hayallere. Benim hayallerim iki kişilikti çünkü sen olmadığında anlatılması mümkün değildi. Açıkçası bunların hiç birini söyleyemiyorum bile. Hayatımda hiç olmadığı kadar korktuğum ve bir o kadar aşık olduğum kadın. Elimde ki tüm cesaretim ölmek üzere. İşte! Bazı kelimelerin ağırlığı altında ezilirken, kendimi açıklama çabasına giremeden, susmanın en kolay yol, en kolay davranış olduğunu hissettiğimden beri susuyorum. Konuşsam yok olacak gibi... Yoksa konuşmak, öteden beri, onca zaman gülmek kadar kolay değildi... 

Neden hiç gelemedim biliyor musun?

Sende kim olduğumu bilmiyorum, sende özgürlüğümü yitiyorum, sende yok oluyorum. Gelsem kalabalığın içindeki, hedeflerinden bir kere olsun vazgeçemeyeceğini bildiğimden gelemiyorum... 

İnsanlar sordular; İnsanlar "korkuyor musun?" dediler bana. Gitmekten... Bu korkmak değildi. Bunu başaramamak korkmaktan kaynaklı değildi. Korkmak sadece sen varken, seninle konuşurken... Gelebilmek için görebilmek gerekiyordu. Görebilmek için görebilmen... Bu yüzden, hikaye hiç başlamadı, hiçte bitmedi. Hikaye sendin, benim anlatamayacağım kadar eksik, senin anlatamayacağın kadar zor. Sanırım bu yüzden susmayı seçtik. 

Böylesi daha güzel. İkimizde birbirimizi yormadan ve anlatamadan yaşayıp gideceğiz... Böylesi daha çirkin. Ne ben seni anlayacağım ne de sen beni bir gün. Neticede; bir yaşlı bir kızılderilinin dediği gibi, ben ağaçtaki sincap, sen gölün ardındaki kuş, dinlenmek için mevsim değişikliğinde geçip gideceksin, o yüzden burada kış orada yaz.

K(a)dına
söylemek istediğim onca şey varken, susmak adına
è possibile, fallo e basta

 " https://www.youtube.com/watch?v=XAdLIuM5xRo "


Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...