Her şeyin birbirine yaklaştığı, akıp giden zaman aralığında, kısa kısa kelimeler, uzun uzun cümleler kurmak istiyordu. Hava oldukça güzeldi. Aslında soğuk olan fakat güneşin parlaklığı nedeniyle sıcak bir gün muamelesi yapılan, yıllar öncesinde hüzünlü, yağmurlu bir günü hatırlatan bir tarihti oysa bugün...
"Hoşçakal" ya da "Hoşgeldin" diyebildiği bir gündü bugün... Zaman kalıcı hafıza yarattığından beri tuttuğu takvimde, belki milyon yılda bir gelecek tesadüfün ortasında, tek anlam, tek başına kalakalmıştı. İki sözcüğün aynı güne denk geldiği bugün, iki sözcüğün yıllar sonra kesiştiği gün, tek bir nokta sağlardı doğru denklemini.
Emindi farkında değildi...
Farkında olmakla, olmamak arasında kalan iki kişiden, biriydi. İçi içine sığmaz, içinde içi pır pır dışına vurmuş mutlulukta...
Saçları zifiri gecede, boynuna dökülen kadın... Gözleri çimen yeşili adam. Sözler suskun şimdi, küçük bir kuruyemiş tabağı yarenlik etmekte, bir bira daha, sigara paketinin yanına çekilmiş. Güzel anıları hatırlatan sıvı, dol, sar, dolaş kanına... Zamansız öldürülmüş bir ejderhanın kanı gibi hızla köpürüp yüksel. Yakıcı, yalnızlık kadar, bunca zamana dayanan, yakıcı, gözlerindeyse yaşlı bir ruhun renginin aydınlığı vardı.
hoşgeldin diyebilmek adına...
" https://www.youtube.com/watch?v=b4K5od-uZEY "