11 Ağustos 2017 Cuma

Birgünden Sonrası

O akşam sokakta yürürken gurur duyuyordum kendimle. Gurur demek az bile; o hissin tadını dudaklarımda hissettiğim an dehşete kapılıyor, çocuksu, uçarı koşmak istiyordum delice... Tanrısal bir edayla atıyordum adımlarımı. Dudaklarım belli belirsiz kıpırdarken şöyle diyordum yürürken:

"Bu çağdan ben geçiyorum, bu kaldırımda benim ayak izlerim, burada tarihe damga vuracak bir adam yürüyor!" Göğe yükselmemek için kütlemi artırıyordum, yer çekimine dahil olsun diye. Sanki kendi kendini büyüleyen sarhoş bir büyücüydüm. Kızılay'dan Güvenpark'a geçerken meydandaki ışıklarda durdum sonra kalabalıkla birlikte,

"Neyin var senin?" dedim, "ya sabah kahveyi çok kaçırdın ya da aşıksın" dedim, "ne kadar da zekiyim, hemen buldum cevabı" Tekrar yükselmeye başladı bedenim, ayaklarım yer çekimini hissetmiyordu yeniden. Sonra ışıklardan karşıya geçtim.

Hava hafiften soğuk, çatlamış ellerim cebimde iken, Brautigan'ın dizeleri aklıma geldi;

"Bazen hayat sadece bir kahve meselesi; 
                              ya da bir bardak kahvenin 
                                              ne kadar yakınlık getirebileceğinden ibaret"

Sonra kendi dizelerim aklımda belirginleşti;

                                                       "O kadar güzelsin ki, 
                                                                               yağmur başladı...."
-----------------------------------------------------*----------------------------------------------------------

Çünkü bu hayatta her şey bir kahve ile başlıyor, onunla içe bilirsen. Sonra dudaklarında kuruyor seni heyecanlandıran ilk öpücük. Sonra sararıyor fotoğraflar. İçin yana yana unutmaktan korkuyorsun bazı güzellikleri. Unutmayacağını bildiğin aklına düştüğünden, onun unutabilme ihtimali basıyor en derin yaranın üstüne. Canın acıyor.

Sonra, sonra son bir kahvenin koyu karanlığında o aydınlık yansımayı araya başlıyorsun... Ayaklarının yer çekimini hissetmediği günü düşünmeye başlıyorsun, dudaklarında düğümleniyor her şey... Bir şey diyemezsin, diyemeyeceksin, yine yazabileceksin;

"O kadar güzelsin ki,
                           yağmur başladı...     
                                        ayrılık adında,
                          sigaranı titreyen avuçlarında yaktığında,
                                                  oradan bir yerde bakıyordum sana"





Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...