9 Şubat 2018 Cuma

Aslında her şey birazda kontrolsüzce olduğunda bir iz bırakır insanın damağında...
İyi akşamlar sayın dinleyenler! İnsandan Öte burası...

Uzun zamandır bir şeyler yazmadığımı düşündü. Bazen cümleler başlar sonra biter, arası uzun bir boşluk... Uzuvlarımın yorgunluğundan dolayı yeterince vakit ayıramıyorum buraya. Hepsi kağıtlarda biriken on binlerce kelime mevcut, hazır, tutkulu ve hırslı bir şekilde bekliyor.

Gereğinden fazla bir şeyler anlatma çabası içinde bir araya gelen yüzlerce kelimeden oluşmuş paragraflar.

... Hayat bazen iyi bir zamanın sonu gelmeyen parçası kadar ağır, gerçekten ağır. Ritimsiz, geçekten ritimsiz ve bazen hiç olmak istemediğin bir şehirde sığınmak zorunda bırakacak kadar imkansız, şüpheli. Seni hatırlatan bir şehir belirtisi. Bir karşılaşma. Bellek kırılgan, geçen zamanla. Zaman tıpkı terk edilmiş bir ahşap kulübenin imgesi gibi, hayatından ilk sevginin yitişi gibi, sanki ilk şarabın tadını boğazında hissedip sevmemesi gibi, istemsiz bir acı, kekre, belliğin üzerine yüklenmiş zorlanma duygusu ve bir yudum daha arkasından, daha yumuşak, daha hoş, bellek daha kaygan, daha dağınık... Kırılganlık bitmiş, biten bir sertlik yüzüne vuran, sertleşmiş olanın inceliği...

Ve üşür insan, elindeki şarap şişesi o kadar uyumsuz ki, kimse fark edemez. Tıpkı dışından bakındığında şişenin içindeki acı, gerçek sıvının, tam renginin ne olduğunun fark edilmediği gibi. 

Bazen olur böyle... Geçen zamanın ve kurulan uzun cümlelerin kısaldığı bir dudak hareketinin yarattığı özlemin kokusunu çekerken, mırıldandığı insanın, belli belirsiz bir şarkı kadar hava dalgasının etkisiyle ısınmak için şişeyi diktiğinde kafasına, kırmızıya bulanmış dudaklarından inerken sıcaklık, daha net hisseder insan üşüdüğünü.

"Eğer bir adamın sevmesine müsaade etmezsen, bunun tek bir açıklaması vardır, çünkü bu onu öldürür."

Arka arkaya hızla şişenin dibine ulaşan yudumlar eşliğinde, başının döndüğünü hissettiğinde sert bir zemine oturursun. Sonra sıvılaşmış bir beden ve soğuk gece kadar yaşlı bir defterin, herhangi bir sayfasını, yazının berbatlığına aldırmadan doldurursun... İyi okunabilseydi şöyle yazılabilirdi;

Zaten, kim gerçekten bakabilmiş ki içine...

Çünkü ancak en masum olduğu anda vurabilirsin bir erkeği.

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...