14 Ekim 2017 Cumartesi

Benim yazmak için sebeplerim vardı.

Aslında gerçek olan anlattıklarımın, anlatacak olduğum şeylerin kimsenin umrunda olmamasıydı. Bu ciddi bir gerçeklik ve bunu söylediğime göre bu konuya takıldığım kesin.

Yazmak kişinin sadece kendisi için yaptığı eylemden çok. Başka bedenlerdeki ruhları gözlemleyip kendince yorumlaması ve onlara tekrardan aktarmasıydı.

Bende bu tür yazarlardan biriyim işte. Bu yüzden kendisinden bahsettiğim insanın yazdıklarımı okuyor olmasını gerçekten bilmek isterdim ya da yazdıklarımı okuyan insanların kimler olduğunu.

Neyse lafı uzatmamın anlamı yok bu tür düşüncelerimle.

Geç Kalmak

Gözlerinin ıslaklığını tahmin ediyorum. Bir yağmur yağdı geldiğinde, bir yağmur yağdı giderken gözyaşların belli olmasın diye. Sonra kötü davranışlarım, çılgın isteklerim, vazgeçtiklerim, bunu da yapmak istiyorum deyişlerim. Bu bir çırpınışın şekli yoksa ne yapabileceğim nereye gideceğim, ne istediğim belliydi. Yaşamak ve yaşamın o en hırçın yerinde, bütün "en"leri de yanıma alarak... Ben geç kaldım  ve sen çok erken korktuğum gidebilme ihtimalini alıp dudaklarının arasına seslendin. "Çok geç kaldın." 

Sığmadığı Bir Yer Var!

Dingin bir gece serinliği. Yolun iki yönlü boşluğu. Kediler uykulu, köpekler ulumakta, insanlar pısırık, kaybolmuşlar çocuklar. Sanırsın her şey bitti. Balkonda birinin açık unutulmuş lambası. "Sen kendi unutulmuşluğuna bak!" birazdan biri söndürür nasıl olsa o lambayı... Ağrıyla kamaşan gözlerini kapatmışsın sımsıkı, kıpırdamaktan korkarak kıvranıyorsun içten içe. Yaşamak, beni unutma diyor, yaşamak. Beni unutma. 

Kahvenin tadını almak için önce kendinden kurtulman gerekiyor çünkü. Pek de biliyorsun ki göstermelik sevince dönüştürülen bir küçük gülümseyişin sabaha karşı seni ılık varlığına alıştıracak. Fakat yinede gönülden geçen düşünceleri bilince: Geçmiş gecenin derin sessizliği, -onsuz. Böylesi hiç de güzel değil. Böylesi... 

O'dur...

O da aynen görüyor mu seni gözlerinde, sen öyle olduğunu düşledikçe...

Çünkü aynısınız... Her şey boyutunda hiç, yokluk boyutunda sessiz. O sessizlikte yağan muhteşem ezgiler boyutunda sonsuz ahenkli... Ayrı ayrı ama iç içe... Şah damarından daha yakın.

Aşk,

Bu mucize onun...

Aşk çoğalır sonsuzlukta...

Sürer.

Kuşkusuz....

Ve canının aşkı;

Milyarlarca düşünce ve sonsuz ihtimaller içinde o başka. O kendi düşlerini yaratır... Ve düşleri sonsuzluğun parçası ve bütünü olarak daha bir gerçektir. Hepsi "BİR", hepsi "SİZ" olmaya meyilli...

Yüzdüğü ve kanat çırptığı mavi gibi.  

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...