27 Ağustos 2013 Salı

     Uyuyamıyorum. Uyuyamıyorum. Deniyorum ama olmuyor. Kapatıyorum gözlerimi yastığa başımı koyup inatla. Olmuyor. Uyuyamıyorum. Daha ağır basıyor düşünceler. Uyuyamayacak kadar yorgun yaşamım. Bir şarkı açmış, balkonda oturuyorum. Belki temiz hava rahatlatır biraz olsun diyorum. İçimdeki zehri dışarı atmak için bağırmak istiyorum. Olmuyor. Aksine küsmüş bir çocuk gibi suskun öylece gecenin bitmesini istiyorum. Gece bitmek bilmiyor. Gerçekten neden bitmesini istediğimi de bilmiyorum. Ruh halim bir gidip bir geliyor. Aptalca, inatla sana yazıyorum. Ürkütecek belki yazdıklarım seni ya da daha çok uzaklaştıracak bilmiyorum. Yapabileceğim bu yani, sana zarar vermemek için masumca aklımdan geçenleri yazıyorum, bir kağıda. Keşke okusan yazdıklarımı çok çok eskiden olduğu gibi. Eskisi gibi yazmıyorum ama okuduğun her şey tek birine yazılıyor artık. Sadece sana. Unutamadım işte acı, tatlı ne varsa. Ben bu yüzden gidemiyorum senden. Gidemezken bu şehirden, biri nefes almaya başlamış yeniden. Hoş geldin sen. Peki ben neden üzülüyorum buna. Bilmiyorum. Seni görmeyi istiyorum. Tanıdığın herkesten daha çok. Vazgeçiyorum sonra. Korkuyorum gözlerini yeniden görmekten. Sessizce uzaktayken sen, bu kadar ağır değildi ayrılık. Ah! Keşke bir delilik yapsan şimdi. Yok olma zamanı öyle değil mi? Yok ol ama bir gün okursan bu yazdıklarımı. Sor. Demiştin ya seni hep hatırlayacağım diye. Anlamak için beni bir kez sor. Korkutmasın yazılanlar seni. Sen bir delilik, görmeyi iste birde. Ben öyle bakmam gözlerine gördüğünde. Kaçırırım, onlar da zaten dalar gider uzaklara, eski bir tanıdığa bakmaya... 

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...