11 Mayıs 2018 Cuma

Her şey tezatlar üzerine kuruludur bu alemde... Lezzetliyse zararlıdır kesin. Şehvetliyse günah. Heyecanlıysa tehlikeli. Mutluysan sonu mutsuzluk. Zenginlik adaletsiz, fakirlik ise eşit dağıtılmıştır bu dünyada.

Günaydın sayın dinleyen İnsandan Öte burası! 

Kendimden başkası değilim, bütün roller, bütün oyunlar tükendi. Kendimden başka gidecek yerimde kalmadı aslında. Kabul etmiyorum bu dünyanın getirdiği bazı şeyleri. Bak ama dokunma. Dokun ama tatma. Tat ama yutma. Sev ama sevilme. Özle ama özlenme. Her söylenenin tersi yaşanılan bu dünyada ilk nefesten bu yana anlatılan her şey sanki bir avuntu gibi. 

Neden?

Neden zayıfız, neden şişman? Neden güzeliz, neden çirkin? Neden bu kadar gaddarlık, bunca acı, neden sebepsiz yere ölmek; hayat böylesine güzel ve onca insana yer açarken. Yani bunca tezata bir açıklama yapılmazken, yani bilmedikçe cevapları, sevmek???

İyi bir yerde değiliz.

Yeni bir dil, yeni bir düzen, yeni bir manifesto lazım bu aleme. En büyük hataları bile sevgi ve şefkatle pansumanlamalı. Kusurlarda ki güzellikler tadılmalı. Ağaç kabuklarının çatlaklarından çıkan öz, nasıl can verirse gövdeye, kırık yerinden sızan ışık nasıl aydınlatırsa karanlığı, dağların, ovaların arasındaki yarıklardan çıkan su nasıl hayatsa doğaya, yaralarımızı da öyle yaşamla doldurmalıyız. Yapılmış hatalar bu dünyayı kıymetli kılan; günahsızlık değil. Ve hatalarımızı, kırılan parçalarımızı korkuyla değil, sevgi ve bilgiyle tamir ettikçe güzelleşecek dünya...

Ruhlar yaralı, ruhlar aç, ruhlar sevgiye doymuyor.
Belki kıyamet yakındır da kıyamayız. Belki de bu dünya gerçekten başka bir gezegenin cehennemidir de biz günahkârlar ilelebet burada mahkumuz.  

“Hiç birisinin sana sahip olduğunu düşündüğün oluyor mu? Ya da bir şeyin?”

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...