Sana
kendimi anlatmamaya çalışarak aslında berbat bir döngü içinde dönüp dolaşıp durduğumun farkındayım. Bu ilk değil çünkü. Yine kendimi anlatmak zorunda kalacağım. Her şiirimde, her mektubumda, her sayfasında yazmakta olduğum kitaplarımın. Sana kendimi anlatmanın bencilce geldiğinin bende farkındayım. Sorumsuzca, sorgusuzca. Seni kıskandığımı düşünebilirsin. Bu yüzden sürekli kendimden bahsedip duracağımı düşünebilirsin. Benim için fark etmez. Ben alıştım artık. İşin komik tarafı neden sadece sana karşı sürekli bu egoist halimle duruyorum bir tek bunu anlamış değilim. Oysa seninde çok iyi bildiğin gibi
insanlar birbirini ne kadar tanırsa(tanıtırsa) o kadar çok nefret edeceğine inanıyorum.
Sırf bu yüzden ne dostluklar, ne sevgiler, ne insanlar gelip geçti hayatımdan. Bazılarından sana da bahsettim, hatırlarsan ara sıra görüştüğümüzde. Sende bahsettin karşılığında nicelerinden. Sırf bu yüzden anlatmak kendimi ve anlaşmak ve anlaşılmak kelimelerinden nefret ettiğimi
de söylemiştim değil mi? Tam olarak anımsayamıyorum. Aslında anlaşılmayacak kadar karışık varlıklar değiliz. Sadece anlaşılmaz olmak için çırpınıp duruyoruz. Bataklıkta çırpınmak iyi değildir. Dibe daha rahat gömülürsün. Neyse. Çırpınıp durmaya devam edeceğiz sudan çıkmış balık gibi. O ilk karşılaştığımız anı hatırlıyor musun? Gözlerimin içine baktığında ne kadar mutsuz olduğumu, anlamadın
değil mi? Ya da benim senin ne kadar yalnız olduğumu? Seni kendinle bırakıp
gitmek istiyordum. İçimde ki yalnızlık müsade etmemişti. Bunun başka bir açıklaması yok. İnsanları tanıdıkça
tiksinmekten ya da onların benden iğrenmesinden korkuyordum çünkü. O keskin bir
ayazda soğuğa aldırmadan oturduğumuz bankta dudaklarınızın uyuşmasından zevk
almakla aynı şey. Hissizlik hissiyatı. O yüzden insanlardan ne kadar uzak
durursam o kadar iyi bana göre. Hisler bizi tepetaklak eder, canımızı acıtır ve
ben zaten saçma sapan yaşadığım için hayatımın düzene girmesinden deli gibi
korkuyordum. Aslında, doğruyu söylemek gerekirse gitmedim, kaçtım. Kaçtım. Bir
süre kaçtım ama kaçamamışım. Anladım, sadece içimde ki yalnızlık değilmiş, kalma isteğim sana olan içimde ne varsa anlatamayacağım kadar korktuğum gerçekmiş. Kendime anlatmak korktuğum. Kaçtığımı sanıp kendimi kandırmışım, sürekli. Bu rezil
şehirde, en çok da kendimden kaçtım. Lütfen gülme. O üst dudağında beliren
alaycı kıvrım hiç hoşuma gitmiyor. Gülmek sana yakıştığı halde, gülme. İnsanın kendinden kaçamayacağını pekala ben
de biliyorum! Ah, bu arada yeri gelmişken sana ünlem işaretlerinden nefret ettiğimi
de söylemiş miydim? O saçma çizgi ve nokta beni pek çok şeyden daha çok
rahatsız ediyor. Sanki üst üste bindiklerinde hayatın ayaklarımın altından
kayıp boşlukta yok olması için gizli bir antlaşma yapmışlar gibi geliyor.
Anlamsız.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kafkaesque
Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...
-
Bugün kendimi öldürdüğüm gün, yeniden doğmak için bazen gereklidir bu. Bu ölüm beni cennete mi götürür, cehenneme mi bilemem. Ama daha önce...
-
Belki tavırların beni en ağır küfürlerden daha çok üzer. Yinede; Artık ağlamıyorum, İçimi görsen bi tuhaf olursun. Yitirmek bombok bir ş...