Adımlarım eski bir tarihin yüzüne uzatıyor. Taş mektep
sağımda Sanayi caddesinden aşağıya… Kedi Seven Sokağı ve içinde küçükcük bir
kütüphane vardı bir zamanlar. Sessizliği yarım perdeli camından gülümserdi.
Hayran hayran seyrederdim. Ankara’nın entelektüel insanlarının, şairlerin ve
yazarlarının oturduğu o sokaktaki apartmanların her biri saray gibi dururdu
karşımda. Eski Ankara’nın en gözde mekanı, şimdi terkedilmiş bir sokak adı.
Sokağın bir ucu Atatürk Bulvarına, yeni yaşantının kuşandığı o uzun Ankara
yoluna. Ulus, Opera, Kızılay, Bakanlıklar ve Tunalı’ya uzanan. Eski Meclis ne kadar
da asil durur, başladığım zaman yolculuğa. Ulus Heykeli’nin karşısında duran
caddenin boynunda inci kolye gibi… Mustafa Kemal’in ayak izlerinin binlerce kez
toza bulandığı o hafif yokuş, 19 Mayıs stadına uzanan… Babamla Gençlerbirliği
maçında kendimi bulmamı sağlayan. Oradan en sevdiğim yer, resimlerini belki
yüzlerce kez çektiğim tren garı. Ne sevdaları, ne umutları, uğurlayan. Hüznü
içinde saklayıp, sevincini de gizli gizli paylaşan, sigara dumanına yorgun bir
vagon sesiyle eşlik eden o eski taş bina.
Hatırlar mısın? Dosttum. Biriyle en son gittiğimde oraya sen
vardın yanımda. Gözlerin yaşlı, babanı uğurlamıştık. Hani o akşam, ‘yalnız
bırakma beni’ demiştin de öyle gelmiştim. Bu kez Tandoğan’dan geçmiştik taş
binaya. Bir hüzünde sen bırakmıştın, yıllar önce benim bıraktığım gibi. Adana
treninin durduğu 2. perona. Sonra bu kez statta değil de Sakarya’ya Galatasaray
maçını izlemeye gitmiştik. Erkek erkeğe bir iki bira yuvarlayıp (içmek,
yuvarlamaktı bizim deyimimizle) ve yanına pahalı geldiğinden az biraz meze (fıstık
sadece) söylediğimiz o akşam ne güzeldi. Çıkışta değişmedi sen kokoreçe, ben
yine köfteye. Acılı olsun... Yenilmiştik yanlış hatırlamıyorsam o akşam.
Aslında sen ikince kez yenilmiştin dosttum, zaten benim yenilgimi de sayma,
sözde Galatasaray tutuyorum ama futboldan zerre anlamazdım. Yinede senin bu kadar
mutlu olman, kaybettiklerinin ağırlığıyla ölçülüydü. Sahi dosttum mutsuzluğu ne
zaman öğrenecektin. Kendini şarkılarda
olduğu gibi martılarla bir tutuyor musun hala? Oysa kaç kez söyledim, hepimizin
ayakları bağlı, uçurumdan kolay kolay düşemeyiz sonuçta. Özgür, olduğunu
düşünmen boşa. Onlar bile bir simit uğruna, bağlılar kıyıdan kıyıya geçen
vapurlardaki insanlara. Bu akşamda sen geldin ya aklıma, resimlerimiz karşımda
umarım mutlu ve iyisindir oralarda. Kanat çırpmayı sakın bırakma. Sen bana
bakma, bir gün aşacaksın okyanusu bu hırsla. Gün doğumunda parıldayan kanatlarınla.