3 Nisan 2020 Cuma

İnsandan Öte 6.45


Bir yıl geçmişti aradan, lakin sen hala ifade etmenin ya da anlaşılamamanın o tarifsiz hissini içindeki boşluğa akıtıyorsun. Değer mi? Dedim. Suskun, elinde yarım kalmış bir hayatın kırık kiremitlerini tutar gibi yüzüme bakıyordu. Sen daha ne kadar ufalır diye düşünürken, sana değer veren insanların, senin hala bir çaba içinde uğraştığını düşünme yanılgısı, aslında sana yalnızlığının seviyesini göstermektedir. Diyebildim.

Gülümsedi, bu sahte zamanın en sahici anında…

“Sığınmak” dedi buna… Mumla aydınlatılmış bir limanın yine en karanlık teknesine sığınmak!

Yine beyninin ona oynadığı adaletsizliğe, Yine kendini güçlü saydığı ezber kelimelere sığınmıştı.


Hafifçe perdeyi araladım. Sabah olmasına az kalmıştı, saat 4.47. Geceye ait her bir pişmanlığı, sabahında, çıplak gözle güneşe bakan bir çift gözün zorlandığı gibi bakacaksın. Dedim. Şimdi hepsi saatlerdir içilen biranın biraz keyfi, biraz mide bulantısı, biraz baş dönmesi. Ta ki o güneş sana kalk hadi iki kelime anlat kendine diyene kadar. Ta ki biraz baş ağrısı, bir bardak su, ağrı kesici, geceden kalma paketinde iki dal sigarayla güne başlayana kadar. Ta ki elinde kalmış bir avuç gurur gecenin yerini alana kadar. Önce biraz utanacaksın sonra yapmasam da olur diyeceksin sonra zaten ipler hiç elinde olmadığı için sıkıştığında kendini inandıracak derecede yalana başvuracaksın. Kızma? Seninki de bir mücadele biçimi sonuçta. Yoksa kim tekrarlar kendini, her seferinde aynı yolu kullanıp, başka sonuçların umutlarına…

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...